Kitaplar Özellikler İletişim İndir
EFSUN
Gençlik

EFSUN

5Beğeni
166Okunma
24 Bölüm
18,825Kelime
1 saat 34 dkSüre
14.09.2025Tarih
Bir genç kız var, öğretmen… Atandığı yer ordu, kız Giresun'a geliyor ve yolun ortasında arabası bozuluyor, o sırada bir tane genç oğlan genç kızı görüyor ve yardıma geliyor. Bunlar böyle tanışıyor, genç kızın atandığı okulda bir öğrencinin abisi bu genç oğlan…

1.bölüm

Selamlar yeni kurguya hoşgeldinizz 


Başlama tarihinizi alayım ve sizi bekletmeden bölüme geçelim 
Keyifli okumalar dilerim 
.....
Sabah olmuştu. Bugün benim için güzel bir gündü. Neden mi? Çünkü ilk atanacağım yer belli olacaktı. Mesleğim Türkçe öğretmenliğiydi.
Ben kim miyim?Ben, Efsun Demirci… Kehribar gözlü, uzun kumral saçlı, 1.68 boyunda, doğma büyüme İstanbullu… Annem Ordulu, babam Rizeli. 20 yaşında, enerjik, hayata hep güzel tarafından bakan bir kadınım. Ailem Ordu’da yaşıyor, ben ise okumak için İstanbul’a gelmiştim. Okulumu bitirmiştim artık.
“Neden Türkçe öğretmeni?” der gibi sesinizi duyar gibiyim. Çünkü ben küçüklüğümden beri öğretmen olmak istiyordum. O heves hep vardı içimde. Büyüyünce de bu hayalimi gerçekleştirdim. Matematik ile aram sıfırdır resmen ama edebiyatla aram mükemmeldir. Kitap okumayı severim, yağmurlu havaları severim, geceyi severim… Müzik dinlemeyi de çok severim.
Şu an ne mi yapıyorum?Kendime kahvaltı hazırlıyordum ki telefonum çaldı. Ekranda “Annem” yazıyordu. Gülümseyerek açtım.
— Kızım, ne zaman geliyorsun Ordu’ya? dedi annem, her zamanki şivesiyle.
— Daha değil ana, çok var oraya gelmeme.
— Kızım, yeter da… Gel artık, özlettin kendini.
— Tamam anam, geleceğim da… Zaman gerek.
— İyi kızım, öyle diyorsan öyle olsun bakalum. Haydi ben kapatayrum, baban çağırıyor. Görüşürüz kızım.
— Görüşürüz annem.
Arama son buldu. Annem çok şiveli konuşur, babam da öyle… Ama bende çok az vardır. Arkadaşlarım, sinirlenince şivemin ortaya çıktığını söylerler. Belki doğrudur.
Kahvaltımı ettim. Sonra odama geçip valizimi hazırlamaya başladım. Giresun çıkmıştı bana, heyecanlıydım. Giresun ile Ordu arası yaklaşık 48 dakika, 49.3 kilometreydi. İçimden, “Belki annemlere sürpriz yapabilirim,” diye geçirdim. “Önce bir Giresun’a varalım bakalım…”
Valizimi son kez kontrol edip kapattım. Yanıma alacağım kol çantamı hazırladım: içine el kremi, pasaport, ehliyet, kimlik, lip gloss, küçük ayna, ev anahtarı ve araba anahtarını koydum. Çantanın fermuarını kapattım.
Evden çıkmadan önce ışıkları ve ocağı kontrol ettim. Kapıyı kilitleyip aşağı indim. Bagajı açıp valizi yerleştirdim, ardından arabaya bindim. Çantamı yan koltuğa koyup motoru çalıştırdım. “Başlasın bizim yolculuk,” dedim kendi kendime.
Radyo açıktı. Mehmet Ayyıldız’dan Doldum Dolana Kadar çalıyordu. Sesi açtım; çok severim bu şarkıyı. Camı indirdim, hava mis gibiydi. Şarkının en sevdiğim kısmı çalmaya başlamıştı:
> Doldum dolana kadar, sarhoş olana kadar…Buradan gitmeyeceğim, seni alana kadar…
Saçlarım rüzgârda savruluyordu. Üzerimde siyah kumaş pantolon, beyaz bir crop ve kısa siyah bir ceket vardı. Yol keyifli geçiyordu.
3 saat sonraHâlâ varamamıştım. İstanbul ile Giresun arası 11 saat 18 dakika, yani 928,3 kilometreydi. Uzun bir yolculuktu ama eğlenceliydi. Bir benzinlikte durup marketten atıştırmalık aldım, benzinimi doldurdum ve yeniden yola koyuldum. Radyo bu kez horon çalıyordu. Bir Rizeli olarak horon oynamaya bayılırım. Direksiyon başında ritim tutmaya başladım.
Tam Giresun tabelasını gördüm, sevinçle gülümsedim. Ama o sırada arabadan garip bir
📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play