Türklük ve Türkçülük ebedidir
H. N. ATSIZ
🍁
***
Üç aylık yoğun bir görevi geride bırakıp karargaha yarım saat önce dönmüştüm. Özenle hazırladığım raporumu taşıyarak albayın odasının kapısına vardım. Görevimin detaylarına dair düşüncelerim zihnimde dolaşırken kapıyı nazikçe tıklattım ve içeri adım attım.
"Üsteğmen Gökçen Toprak, emredin komutanım."
"Rahat üsteğmenim, raporun hazırsa masaya bırak" dedi, kafasını okuduğu dosyalardan kaldırmadan. Sessizce üç adımla masaya yaklaştım. Raporu, albayın dikkatle incelediği dosyanın yanına özenle yerleştirdim, bir adım geri çekilip saygılı bir bekleyişe geçtim. Albay elindeki dosyayı bırakarak gözleri kısık bir bakışla hazırladığım raporu eline aldı.
"Her zamanki gibi iyi iş Gökçen," dedi. Dosyayı dikkatlice inceleyerek devam etti, "Kamptaki tüm belgeleri almakla kalmayıp, Topal'ın sağ kolunu da esir aldın. Birazdan sorgusuna gireceğim."
"Komutanım ne sorgusu bu? Ben zaten adamı yakaladığımda konuşturdum biliyorsunuz. Aslında işini bitirebilirdim de neden tekrar buraya getirtip sorgu yapacaksınız anlayamadım?" Diye sordum.
"Üsteğmenim, bazı meseleler var. Çözünce sana da her şeyi açıklarım. Şu an direkt eve gitmen gerekiyor. Annen her gün arayıp seni sordu. Bir sıkıntı var gibi görünüyor. 1 hafta izinlisin zaten," dedi.
"Emredersiniz komutanım," diyerek odadan çıktım. Annemin neden her gün Albay'ı aradığını düşünüyordum. Askerlik hayatımın bu aşamasında uzun süreli görevlere alışkın olmama rağmen, annemin içindeki endişeyi anlamak zordu. 27 yaşında kıdemli üsteğmen olmama rağmen, onun gözünde hâlâ küçük bir kız olarak kalıyordum. Annem, gurur duyuyor olabilir ama bir yandan da içinde bir endişe taşıyordu.
Yıllar önce, babamın bizi terk edip başka bir kadın için annemle beni geride bırakması karanlık bir dönemin kapısını kapatarak hayatımızı kökten değiştirmişti. Babamın bizi terk etmesi aslında bizim için yeniden doğuş olmuştu. Lise son sınıf öğrencisi olduğum bu dönemde, annemle birlikte babamın şiddetinin gölgesinde geçen günlerle yüzleşiyorduk. Annemle her zaman birbirimize kol kanat germeye çalışıyorduk.
Babamın bizi terk ettiği o gün evimize bir kadınla birlikte gelmişti. Kadın ağzında sakız, mini bir elbiseyle kapıda durarak bize küçümseyen bir bakış atmıştı. Annem içsel güzelliğiyle dikkat çeken bir kadın olmasına rağmen, babamın neden olduğu acılar yüzünden bakımsız ve sürekli üzgün bir hâle bürünmüştü. O günde babam, küfürlü bir şekilde evden ayrılacağını açıklamış ve hatta o kadının gözü önünde anneme tokat atmaktan çekinmemişti. Ben de annemi koruma çabalarımda okkalı bir dayakla karşılaşmıştım. Annemin araya girmesiyle birlikte ikimiz de feci bir dayak yemiştik. O günden sonra babam olacak adamı uzun yıllar görmemiştik. Arada sırada karşımıza çıkıyordu.
Babamın ayrılığından sonra annem temizlik işlerine yönelerek evimizin geçimini sağlamıştı. Kara Harp Okulu'nu kazandığımda, yaz tatillerinde hem çalışarak anneme destek olmuş hem de okulumu başarıyla tamamlamıştım. Bu süreç, anneme finansal destek sağlamanın yanı sıra eğitimimde