Selamlar!🖤 Yepyeni bir hikayeyle karşınızdayım. Umuyorum ki yolum uzun, kalemim diri olur. Hepinizi seviyorum. 🖤
Sahne İzge ve Sancar'ın ❤️🔥
⚠️ UYARI
Bu kitabın türü dark romance'tir. Hikâyede yer alan olaylar, karakter davranışları ve ilişki dinamikleri; toplumun genel ahlaki normlarına ya da etik kalıplara göre şekillendirilmemiştir. Hikayede zaman zaman duygusal gerilim, baskın ilişki dinamikleri, şiddet ve karanlık temalara yer verilmektedir.
Kurgu tamamen hayal ürünüdür ve yazar tarafından herhangi bir davranış biçimini teşvik etmek amacıyla yazılmamıştır. Bu hikâyeye adım atmadan önce, içeriğin sizi rahatsız edebileceğini göz önünde bulundurmanızı rica ederim.
🪞
Önümdeki bar tezgahında, üçüncü kokteyl bardağımı içiyordum. Bugün teorik olarak otuz yaşına girmiştim. Ama bana sorarsanız henüz on yedimdeydim.
Malta'da göreve başlayışımın birinci yılıydı ve bu bir yıl için hayatımın en kötü bir yılı diyebilirdim.
Buraya üniversite de gazetecilik okumaya geldiğimde, kalıcı olacağımı tahmin etmemiştim. Staj yaptığım yerde çalışma stilimi beğenmişler ve işe başlamıştım.
İşe ilk başladığım zamanlarda önüme bir dosya konulmuştu. Bu dosya sadece araştırma yapmam için bana verilmişti ama ben bununla yetinmemiştim. Yalvar yakar dosyayı kendime devrettirmiştim. O dosya hayatımın yönünü değiştirmişti.
İçinde iki soyad geçiyordu: Bellomo ve Benedict.
İlk başta sadece yerel basına küçük küçük düşen haberlerdi. Limanda kaybolan bir konteyner, kaçak olduğu söylenen bir gemi, sahte belgelerle limana giriş yapan çalışanlardan bahsediliyordu. Başta sıradan kaçakçılık vakaları gibi gelmişti. Ama derine indikçe fark etmiştim, bu sıradan bir kaçakçılık hikâyesi değil, Malta'nın göbeğinde yıllardır işleyen devasa bir suç ağıydı.
Bellomo Ailesi, Sicilya kökenliydi. Malta limanındaki gümrük işlerinin neredeyse yarısını kontrol eden, taşımacılık ve nakliyat sektöründe adı geçen saygın bir aileydi. Resmi belgelerde her şey usulüne uygundu. Ama sahada konuşan herkes, bu ailenin gölgesi ile iş yapmaktan söz ediyordu. Gölge dediğim, her akşam ortadan kaybolan konteynerler, hiç var olmamış mürettebat isimleri ve kayıt dışı taşınan yüzlerce ton maldan oluşuyordu. En sarsıcısıysa, o malların içinde insan olmasıydı. Kadınlar, genç kızlar, hatta çocuklar bile vardı. Balkanlardan, Kuzey Afrika'dan, Orta Doğu'dan kaçırılıp liman üzerinden Avrupa'ya dağıtılıyorlardı.
Benedict Ailesi ise Bellomo'lardan daha sessizdi ama çok daha ölümcüldü. Malta'daki bazı siyasetçileri ve liman memurlarını rüşvetle besledikleri belgelenmişti. Eski bir devlet adamı olan Robert Benedict'in oğlu Massimo, babasının gölgesinde büyümüş ama çok daha acımasız bir adam olmuştu. Benedictler, liman dışında kalan kuru işlerle ilgileniyordu: Uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve sahte pasaport düzenleme işleri doğrudan onlara aitti. Bellomo konteyneri getirir, Benedict içerikten para kazanırdı.
Bu iki aile, Malta'nın limanını bir satranç tahtasına çevirmişti. Her taş onların elindeydi. Her hamlede bir kadın kayboluyor, bir konteyner daha sus pus geçiyordu sınırdan. Kimse bir şey yapamıyordu