◼️Hiç hatıraların da bir fermanı olabileceğini düşündünüz mü? Bazı anıların zihnimizde yok olmak veya sonsuza kadar kalmak istediklerini? Bir anı bir defa yaşayabiliyorduk, sonrasında o an bir daha gelmemek üzere geçmişte kalıyordu. İsterdim ki istediğim anıları istediğim zaman tekrar yaşayabileyim. Kurgunun ismi buradan geliyor aslında.
◼️Kurgu, geçmişine takılı kalan ama amacına ulaşana kadar geçmişini kilitli bir kapının ardına saklayan kadının etrafında dönüyor. Sıradan bir aşk hikâyesi değil, doğrusunu söylemek gerekirse bir aşk hikâyesi de değil bu.
◼️Benim hayalimde yarattığım bir evrenden oluşuyor. Yani adı geçen kişiler, kurumlar, yer ve zaman tamamen hayalidir.
◼️Hikâyede bolca metafor, satır aralarına sıkıştırdığım ve ilerideki bölümlerde anlayacağınız gizemli kelimeler bulunacak. Belki o an anlarsınız denilmek isteneni belki de hikâye içinde yavaş yavaş anımsarsınız. Bu yüzden okurken öngörüleriniz olursa yorumlarda belirtirseniz çok mutlu olurum^^
◼️Bana vereceğiniz destekler de önem taşıyor benim için. Yaptığınız her yorumu okumaya özen gösteriyorum.
◼️Burada yayınladığım ilk hikâye değil bu ama şu anlık tek hikâye ve aktif bir okuyucum da yok maalesef. Fakat umuyorum ki bir gün birileri benimle tanışır ve bu yolculukta bana eşlik ederler. Umarım karakterleri iyi yansıtabilirim ve siz de onlar gibi hissedip, onları anlayabilirsiniz.
◼️Bir an önce gelin lütfen, hikâye hakkında dedikodu yapmayı çok istiyorum sizlerle. Sizleri seviyorum 🩶 Buraya kadar okuyan birileri varsa çokça teşekkür ederim.
𓍼ོ
Olmamam gereken bir yerdeyim. Zihnim allak bullak ve gözlerimin önündeki görüntüler bulanık. Gözüm açık mı onu bile anlayamıyorum. Sesten ibaret şeyleri görüyorum mu sanıyorum yoksa?
Birileri konuşuyor, eminim. Yanı başımdalar ama kulaklarım uğuldamaktan başka bir işe yaramıyor.
Önce bedenimin havaya kaldırıldığını hissediyorum ama bu his öyle hafif ki hissettiğimden şüphe ediyorum. Sanki vücudumun belirli noktalarına iğne batırıyorlar. Fakat söyledim ya, hissedemeyeceğim kadar uyuşuğum bir yandan da.
Konuşmayı denedim, ağzımı oynatmayı belki ama bunu yapabildiğimden emin değildim. Göğsüm daralıyor, ölüme yaklaştığımı düşünüyorum. Yoksa neden bu halde olabilirdim?
Bedenimi bıraktıkları zemin -artık her neyse- ürpermeme neden oldu. Hissiz olmama rağmen soğuk tenime işliyordu. Kulağıma kadar gelen fakat içeriye sızamayan sesleri halâ duyumsuyorum. Kelimeler sanki beynimde birleşemiyor ve ortada karmakarışık bir senfoni çalıyordu.
Cızırtılar vardı, sanki bir televizyondan çıkıyorlardı. Belki de cızırtı zannettiğim şeyler anlam veremediğim uğultuların ses değiştirmiş halleridir diye düşünüyorum. Hiçbir şeye anlam veremediğim gibi bir şeyleri umursayacak gücü de bulamıyorum kendimde.
Fakat bir anda görüşüm aydınlanıyor. Zihnimin içinde birkaç görüntü oynuyor ve ben onları bitene kadar izlemek zorunda kalıyorum. Karışık, birbirinden bağımsız sahneler ardı ardına sahneleniyorken dışarıdaki sesler beynimin içine sızıyor.
Bana ne yapıyorlar?
"Hafıza," dedi, artık anlamlandırabildiğim bir ses. "Öyle bir illettir ki, en