Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Badi Kube
Aşk/Romantizm

Badi Kube

110Beğeni
773Okunma
7 Bölüm
8,195Kelime
41 dkSüre
28.08.2025Tarih
Yaşadığı ailede gördüğü şiddetten kaçan küçük kız bindiği trenin Türkiye`nin başka şehrine gittiğini sanıyordu ama kısa sürede etraftaki insanların farklı dillerde konuştuğunu fark etmişti. Saatler sonra İstanbul - Batum - Bakü treninde olduğunu öğrendiğinde kendisini bulan adama yardım için yalvarmıştı. Adam sekiz, on yaşlarında olduğunu tahmin ettiği kızın mavi gözlerindeki acı karışık yalvarışa kayıtsız kalamadı.

Küçük kız geldiği yeni ülkede hayata tutunabilecek mi? Kader onun için nasıl bir ağ örmüştü?

Hikaye 1980`lerde geçiyor.

Ben kötü biri değilim.

Keyifli Okumalar. 

İstabul, 1983 

Kapı sert bir şekilde açıldı. İçeriye giren kadın, öfkesini gizlemeye gerek duymadan kalın sesiyle evi inletti:

“Arzu!”

Bir dakika sonra, küçük kız ürkek adımlarla koridora çıktı. Kadının keskin bakışlarıyla karşılaşınca, başını öne eğdi; iri mavi gözlerinde korku titriyordu. Kadın kaşlarını çatıp hışımla ayağını yere vurdu.

“Neredesin sen? Kapıyı kendim açtım.”

Arzu’nun dudakları titredi, kelimeler zorla döküldü ağzından.

“Şey… ben ödev yapıyordum, Kerime Hanım.”

Kadın, onun ne dediğine kulak asmadı. Bakışları vestiyerdeki terliklere kaydı. Dudaklarının kenarı küçümseyici bir tebessümle gerildi.

“Hâlâ bekliyorum, lağım faresi.”

Küçük kız hızla terliği kaptı, Kerime’nin önüne bıraktı. Kadın terliği tek hamlede ayağına geçirirken çantasını Arzu’ya uzattı. Arzu, çantayı sessizce aldı, yerine koydu; göğsü kalkıp iniyor, derin nefesleri korkusunu ele veriyordu.

Kadının peşi sıra koridordan ilerlerken, mutfaktan çıkan annesi merakla “Gelen kim, kızım?” diye sordu ama Arzu ona cevap vermedi çünkü annesinin önündeki kadını göreceğini biliyordu. Zaten saniyeler sonra annesi Nermin kendisine doğru gelen kadını görünce gülümsedi.

“Hoş geldin canım.” Dedi ve ona yaklaştı. İki arkadaş samimice sarılıp hoş beş ettiler. Arzu onları izlemeye dayanamadı. Küçük elleriyle uzun kollu tişörtünün kumaşını çekiştirdi, kolunu saklamak için adeta bedenine yapıştırdı.

Sonra, sanki görünmez bir el onu oradan çekiyormuşçasına hızla uzaklaştı. Arkasında annesinin kahkahaya benzer cümleleri, Kerime’nin ağır parfüm kokusu ve evin havasına sinen o eski, tanıdık baskı kaldı. Odasına girerek masasına yaklaştı ve sakladığı defterini aldı. Kalemini de alarak yazmaya başladı. Yıllardır günlüğüne yazdığı cümleyi tekrar terkar yazmaya başladı.

“Ben kötü biri değilim.”

Yazarken kısık sesle cümleyi tekrar ediyordu. İki sayfa yazdıktan sonra ağrıyan parmakları yüzünden kalemi bıraktı. Yazdıklarını tekrar okudu. Derin bir nefes aldı, yeniden kalemi kavradı. Bu kez kelimeler farklıydı, bir direniş ve kendine dönüş manifestosu gibiydi.

“Ben güçlüyüm.”

“Ben her şeyin en iyisini hak ediyorum.”

“Ben iyi biriyim.”

“Ben çok güzelim. Saçlarım da güzel.”

Dudakları titreyerek yazdığı her cümle, yıllardır duyduğu eleştirilerin ve küçümsemelerin tam tersini haykırıyordu. Günlüğüne yazarken gözleri masanın üstündeki küçük kitaplara takıldı. “Gökyüzüne Yolculuk” adlı kitabın kapağı, yıldızlarla süslü bir gökyüzünü gösteriyordu; küçük kahraman, bulutların üzerinden süzülen bir balonla uzak diyarlara yolculuk ediyordu. Arzu sayfaları açtı ve sayfalardan yayılan hayal dünyası, onun sıkışmış ruhuna bir kapı araladı.

Kitapta kahraman, kasabasındaki engelleri, korkuları ve eleştirileri göğüsleyerek kendi yolculuğuna çıkıyordu. Arzu, onun cesaretine hayran kaldı. “Belki ben de… belki ben de kendi yoluma çıkabilirim,” diye fısıldadı kendi kendine.

Her sayfada, küçük kızın içinde bir kıvılcım yanıyordu. Korkularımı yenebilirim. Kaçmak korkutucu olabilir, ama özgür olmanın yolu cesaretle başlar. 

Arzu derin bir nefes aldı, kalemini sıkıca tuttu ve günlüğüne bir cümle daha yazdı.

“Ben de bir gün kendi gökyüzüme yolculuk yapacağım.”

Kalemi tekrar bırakıp

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play