Hoşgeldiniz Arkadaşlar 🤗
Ön bilgilendirme için buradayım, lütfen dikkatle okuyun.
Bilmeyenler ve aramıza yeni katılanlar için söylüyorum:
Bu hikaye bugüne kadar okuduğunuz hiçbir kitaba benzemez.
Hikayemizde yüksek dozda romantizm, aşk, dostluk ve kahkaha mevcuttur.
Tüm erkek karakterlerimiz tamamen hayal ürünüdür.
Dışarıda aramayın, yoklar! 😌
Eğer nane şekeri tadında ferah, pamuk şeker gibi yumuşacık bir dostluk ve aşk hikâyesine hazırsan,
Keyifli okumalar diliyorum Akideli Şekerlerim! 🍬
📘 Kalplerimizin Yolu 🌸 “Bazen hayat... sadece bir kahkaha, bir sarılma, bir minik kalp atışı kadar güzeldir.
”Kalplerin şifasını bulduğu o ilk kitabın ardından, şimdi hikâyemiz bambaşka sabahlara uyanıyor...
Bu defa daha renkli, daha kalabalık, daha umutlu!
Yazarınız kalemi yine elinde.
Yazmaya devam ediyor…
Çünkü dostluk kolay bulunmaz,
Ama bir kere filizlenince, güneşe dönen çiçekler gibi hep ışığa yönelir.💛
Bu kitap; Sevginin emekle nasıl büyüdüğünü, Birlikte kahkaha atmanın ne büyük şükür olduğunu,
Ve dostlukla döşenmiş yolların hiçbir zaman yalnız yürünmediğini anlatıyor.
Pamuk şeker gibi tatlı, nane şekeri gibi ferah, Sıcacık bir hikâyeye davetlisin. Ruhumun Şifası – Kalbimizin Yolu
Hazırsanız, sizi yeniden sobanın yanı başına,
Ve en çok da yüreğin sıcacık köşesine alıyoruz...
“Bu kez kahkahamız daha çok, kalbimiz daha geniş… Ve ailemiz her zamankinden daha kalabalık.”
📖 Kalplerimizin Yolu başlıyor...
Geçmişe Kısa Bir Yolculuk
“Söylemeyecek misin nereye gittiğini?”
Rüya, gözlerini kısmış, dedektif gibi yüzüme bakıyordu.
“Dedim ya Rüya kuşum, teyzemlere gidiyorum,” dedim.
İyi bir avukat olacağımdan zerre şüphem yoktu ama...
Şu kıza yalan söylemek?
Dava kaybetmek kadar kötü hissettiriyordu.
Rüya benim için sadece bir arkadaş değildi.
Kardeşti, sırdaştı, sığınaktı.
Kız grubumuz kalabalıktı, hepsine ayrı ayrı düşkündüm ama…
Rüya başka bir hikâyeydi.
Pamuk şekerim… Onun adı geçince bende akan sular dururdu.
Ama tabii yutmamıştı yalanımı.
Diğerleri “İyi yolculuklar!” deyip vedalaşırken,
Benim pamuk şekerim usulca peşime takılmış,
Kimsenin olmadığı yerde beni kıstırıvermişti.
Eli belinde, kaşlar havada:
“Sen kesin bir şeyler çeviriyorsun,” der gibi bakıyordu.
İçimden “Yandık,” dedim.
“Off, tamam tamam! Ama kimse bilmeyecek, söz ver!”
Rüya’ya yaklaştım, sesimi iyice alçalttım:
“Tatile gidiyorum… Ayvalık’a. Annem bile bilmiyor. Teyzemlere gittiğimi sanıyor. Sakın bak Rüya kuşum… sakın kimse bilmeyecek lütfen.”
Ellerimi havaya kaldırmıştım gözlerimi kısıp tehdit eder gibi konuştum.
Rüya kaşlarını çatıp, yumuşacık sesiyle sordu:
“İyi de neden gizliyorsun bunu bizden?”
Ah o ses… O kadar naifti ki, insanın yalanı varsa bile utanıp gerçeği söyleyesi geliyordu.
Zaten ben de öyle yaptım.
Dayanamayıp uzandım, yanaklarını sıktım.
“Yerim ben senin o tatlı yanaklarını!”
Sonra bir de öptüm çocuk sever gibi.
Tabii hemen tepki geldi.
“Off Sudee! Bir dursanaaa!”
Kollarını savurup arkasını döndü ama ben onun o huysuz tatlı hallerine bayılıyordum.
Canım arkadaşım… Hâlâ o eski neşesine kavuşamamıştı.
İçimden geçirdim, inşallah onun derdine derman bulabilirdik…
Bir kez daha yanaklarına kondurdum öpücüğü, ardından da gülerek söyledim:
“Gamzelerini sevdiğim kuşum benim… Şimdi iyi dinle:
Ben özgür olmak istiyorum. Sınırsız, hesapsız, anı yaşamak istiyorum.
Annem ya da kızlar—özellikle Çiğdem’le Zümra—bunu bilirse… Her gün mesaj, her saat