Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Savaşın Gölgesinde
Askeri

Savaşın Gölgesinde

12Beğeni
68Okunma
2 Bölüm
2,301Kelime
12 dkSüre
31.08.2025Tarih
Suriye sınırındaki bir askeri birlikte görev yapan Teğmen Elif Aydın, disiplini ve cesaretiyle tanınan bir komutandır. Üsteğmen Kerem Demir'in içinde bulunduğu Fırtına Birliği'ne dahil olunca hayatı bir anda değişir.

Gittikleri bir görevde Kerem, ağır yaralanır Elif'in hayatını kurtarmak isterken. Elif, bu olan için kendisini suçlamaktadır.

Kerem'in iyileşmesinin ardından ikili birbiri ile daha da mı yakınlaşacak yoksa birbirlerinden nefret mi edecektir bunu zaman ve yaşanan olaylar gösterecektir.

BÖLÜM 1

Teğmen Elif Aydın, birliğiyle sınır hattının kuru topraklarında ilerlerken, ayak sesleri sessizliği delen tek şeydi. Hava ağırdı; rüzgârın bile susmaya yemin etmiş gibi etrafı izlediği hissi vardı. Elif, gözlerini çevresinden ayırmıyordu ama zihni, inatla, yıllar öncesine kayıyordu.

Bir kapının gıcırtısı, ardından koşan küçük ayakların çıkardığı tok sesler…

“Babacım!” diye bağırmıştı küçücük Elif, babasının boynuna atılırken. Üniformanın sert kumaşı yanağına değmiş, barutla toprağın karıştığı o tanıdık koku içine dolmuştu. Küçük kızın gözlerinde sevinç parıldıyordu, babasının gözlerinde ise gururla gizlenmiş bir yorgunluk.

“Hoş geldin! Seni çok özledim,” demişti minicik sesiyle.

Lütfi Aydın’ın gözleri kızının gözlerinde asılı kalmıştı. Türk bayrağına duyduğu inanç, vatanına bağlılığı bakışlarının derinliklerinde yanıyordu. Elif o an bunun farkına varmış mıydı, bilinmezdi ama içten içe hissetmişti: Babası yalnızca bir asker değil, koskoca bir ülkenin siperiydi.

Çocukça bir ciddiyetle, “Ben de asker olacağım!” dediğinde, babasının gözlerinde beliren şaşkınlık çok kısa sürmüştü. Sonra gururla dolan gözleri bu sözü mühürlemişti.

Üç yıl sonra kapı yeniden çaldığında, aynı ev bambaşka bir sessizliğe gömüldü.

Annesi kapıyı açtı. Kapının önünde valiyi, komutanı, belediye başkanını ve sağlık personelini görünce Elif’in kalbi bir anda sıkıştı. İçinden geçen tek düşünce vardı: Hayır… bu olamaz.

Vali’nin dudaklarından dökülen o kelimeler bütün evin içine ağır bir taş gibi düştü: “Vatan sağ olsun.”

Elif’in dizlerinin bağı çözüldü, kulakları uğuldadı. Annesi yere yığılırken, evin duvarları çığlıklarıyla dolarken, Elif’in gözlerinden tek damla yaş bile akmadı. İçinde yankılanan ses buna izin vermedi: Baban ağlamıyor oluşumdan gurur duyardı. Daha sonra sessizce yemin etti: Onun yolundan gideceğim. Güçlü olacağım. Asla geri adım atmayacağım.

Yıllar geçti. Elif, ders kitaplarına sarıldı, acısını bir hırsa dönüştürdü. Askeri okulları birinciliklerle bitirdi. Üniformasını giydiğinde artık yalnızca Lütfi Aydın’ın kızı değil, onun yolunda yürüyen, babasının izini takip eden ve onun gururlanacağı bir askerdi.

Derin bir nefes aldıktan sonra çevresini dikkatli gözlerle izlemeyi sürdürdü. Birliğinin başında ilerlerken bakışları babasının bakışlarını andırıyordu: sert, uyanık ve kararlı.

O sırada tüm dikkatlerini çeken, oldukça kuvvetli bir patlama sesi duyuldu. Yüreğinin hızını arttıran bu sesin ardından Elif’in zihnine yine o günün hayaleti üşüştü: Babasının şehadet haberi.

Derin, derin nefes alıp aldığı nefesi geri verirken “Hayır,” diye fısıldadı. Dişlerini sıktıktan sonra fısıldamaya devam etti. “Kafamın karışmasına izin vermeyeceğim.”

Başını dikleştirip gözlerini yeniden önüne çevirdi. Ekibiyle birlikte ilerlemeyi sürdürdü. İstikametleri, sesin duyulduğu alandı. Ne olduğuna bakacaklardı ama dikkati elden bırakmayacaklardı. Her an bir tuzakla karşılaşabilirlerdi.

***

20 Temmuz 2009 - İzmir

Anne ve babasının ölümünün üzerinden zaman geçmişti ama Kerem’in yüreği hâlâ aynı boşluğu taşıyordu. Onların yokluğu, her sabah uyanır uyanmaz yüzüne çarpan keskin bir rüzgâr gibiydi: soğuk, sert ve affetmez. Sanki dünyada yapayalnız kalmak için terk

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play