Kitaplar Özellikler İletişim İndir
BARS PENÇESİ
Askeri

BARS PENÇESİ

60Beğeni
1,023Okunma
3 Bölüm
4,573Kelime
23 dkSüre
11.08.2025Tarih
Bir gece yarısı başladı onların hikayesi. İkisi de kimsesiz ikisi de yalnızdı. Zaman geçti hayat ilerledi. Onların ayrılığı bir densizin laflarıyla oldu. Yıllar sonra aynı şehirde görev yaptıklarını ise çıkan bir çatışma sonucu öğrendiler. Hemşire Asra ile jandarma komando yüzbaşı Selçuk. Tanırmıydı insan bir çift mavi gözden çocukluğunu. Peki ya üzgün ama yıllar geçse de kalbine sevda tohumu düşen kız affeder miydi onu terk eden çocukluğunu.
Korkak bir insan ne sevdasına sahip çıkar ne vatana. Selçuk, ilk kez korkmuştu. Sevmekten sevilmekten kaybetmekten. Asra ilk kez vazgeçmişti. Dününden bu gününden yarınından. Şimdi ikisi de mermilerin altındayken kaybetmek kime düşecekti. Kadına mı? Adama mı? Yoksa ikisine birden mi?

BARS PENÇESİ - 1

"Her son başka bir başlangıç için konulmuş noktadır."

Yetimhane müdiresi kucağında kundağa sarılı bebekle karşısında dikilen bekçiye bakarken ne düşüneceğini şaşırmıştı. Hava soğuktu. Kışın göbeğinde hangi vicdan yoksunu kadın el kadar bebeği yetimhanenin çöp konteynerin yanına bırakırdı ki. Kirli battaniye içindeki cılız beden açlıktan ve soğuktan incecik sesiyle odayı doldururken hiç anne olmasa da terk edilmiş kimi kimsesi olmayan çocuklara anne olan kadın ayaklandı. Bebeği kucağına aldığında gördüğü şey daha gözleri dahi açılmamış bir yavruydu. Titreyen dudakları sesini dışarı çıkarmak için aralanırken en fazla iki günlük olduğu açıkça belliydi.

"Halim Efendi hemen depodan yeni doğan bezi, giysisi, mama biberon al getir. Acele et. Pudra ve pişik kremiyle ıslak mendili de unutma."

"Tamam Seyhan Hanım. Hemen getiriyorum."

Orta yaşlı adam hızla odadan çıkıp depoya koştu. Seyhan Müdür bir kat aşağıdaki Doktor Begüm hanımın yanına inip içeri girdi. Çocukların dosyalarını dolduran genç doktor yurt müdiresini ve bebeği görünce ayaklandı.

"Bu da kim? Hayırdır inşallah Seyhan Hanım?"

"Sormayın doktor hanım, Halim Efendi yurdun konteynerinin kenarında bulmuş. Yavru daha iki günlük belli şu hale bak."

Kırkına gelmiş müdür öyle içi yanarak söylenmişti ki doktor da hemen sedyeye aldığı ve kontrol ettiği bebeğe üzülmüştü. Göbek bağı bile resmen mandalla tutturulmuş iltihap tehlikesi kendini belli etmişti.

"Bu bebek için hastane şart Seyhan Hanım. Göbek bağı dibinden iltihap kapmış. Ciğerleri çok hırıltılı. Ben hemen ambulans çağırıyorum."

Küçük kız gelen ambulans ile en yakın hastaneye götürüldü. Seyhan Hanım hastane polisine durumu izah ederken en az bir hafta hastanede tedavi görmesi gereken bebek için de yatış işlemleri başlatıldı. Zaten bir yurt önüne bırakıldığı için ailesi çıkmazsa orada yaşamasına karar verildi.

Günler geçti. Küçük bebek daha da düzeldi. Gözleri açıldı. İlk annesini değil hemşireleri gördü. Onların kokusunu aldı. Yeni doğum yapan bir kadının insafı ile kursağından kendi annesi olmasa da süt geçti. Seyhan Müdür ise her gün hastaneye ve karakola uğradı. Herhangi bir başvuru ya da kayıp ilanı yoktu.

Geçen bir haftanın sonunda aile ve sosyal politikalar bakanlığının görevlileri ile küçük bebek yurda giriş yaptı. Adı yoktu. Bir kimliği ya da eşyası. Kimlik için başvuru yapılacağı sıra isim konusunda yurt müdürü öneride bulundu.

"Bu küçük kızımızın adı Asra olsun. Asra Bozdoğan."

Küçük Asra böylelikle yurt hayatına merhaba dedi. Her çocuk gibi özenle ilgilenildi. Bebekler için ayrılan bölümde onun gibi olan birkaç canla birlikte nefes almaya başladı.

Ara sıra ziyaretçileri oluyordu. Küçük mavi gözlü bir

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play