Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Deliyle DELİ Olma!
Macera/Aksiyon

Deliyle DELİ Olma!

33Beğeni
57Okunma
4 Bölüm
8,271Kelime
41 dkSüre
31.07.2025Tarih
Bir deliyle deli olmamak için sebepler:

1)Akıl her zaman işe yarar. Yaramasaydı Yüce Mevlam vermezdi. Bu yüzden aklı olmayanlara "deli" deniyor zaten.

2)Eğer yanınızda bir deli varsa ve o gün bir hastaneye veya bir karakola gitmeye niyetiniz yoksa yapmanız gereken tek şey size bahşedilen aklınızı kullanmanızdır. Etrafınızda bir deli olmadan da kendinizi o malum iki yerde buluyorsanız, size bir haberim var; o deli sizsiniz. Allah'tan acil şifalar dileriz.

3) Bir deli olmak masraflı iştir. Zengin değilseniz tavsiye etmeyiz.

4) Bir deli buldunuz ve onunla beraber çok mu delirmek istiyorsunuz?

O zaman derim ki: "Delilik çok güzel, Allah akıllılara şifa versin!"

*** Bu kitap greyfurt Hümeyra ile ortak kitabımızdır, çılgın bir Ramazan gecesi mesajlaşmasında ortaya çıkmıştır. ***

Benim Deli

Deli'yle Deli Olma

1. Bölüm: Benim Deli

"Yayındayız!" diyen Özge'ye başımla onay verip kafamda koşmaya çalışan bir penguen canlandırdım.

Sürekli neşeli kalmanın püf noktaları. Yani en azından çoğu zaman işe yarıyor. Penguenler asla koşamıyor, kayıp düşüyorlar, hele hızlı hızlı gitmeye çalışmaları tam bir facia...

"Stres Topu başlıyor efenim! Buyrun gelin, Pembe Fm'i açın, biz kulaklarınızın kepçesinde oturmuş çekirdek çitliyor olacağız."

Kulaklıklarımı indirip, karşımdaki ekrandan sosyal medyayı, özellikle Twitter'ı kontrol ediyordum. Gelen istek parçalar maalesef azdı. Tutulan bir program değildik. Bu yüzden Gönül ve ben de kafamıza göre takılıp, yoğun bir istek yağmuru varmış gibi konuşarak geçinip gidiyorduk. Şizofrenik sancılarımızı geçim kaynağı haline getirmemiz güzeldi bir bakıma.

"Saatlerimiz dokuzu gösterirken ilk konuğumuz Teoman huzurlarınızda. Eylül Akşamı."

Bazen, nereden esiyorsa artık, programa bağlanan birileri oluyordu. İşte o zaman programın akışı değişiyor, dinlenme sayısı biraz artıyordu ama dediğim gibi bazen. Eh, bazen de radyodan birilerine aratıyor, olay olacak birkaç şey söyletiyorduk. Çılgın bir itiraf ya da acıklı hayatını anlatan bir hikaye... Ama, rica ederim, bu aramızda bir sır.

Şarkı bitince yavaşça mikrofonumu açtım,

"Yollarımız hiç kesişmemiş, bu Eylül akşamı dışında... Bendeniz Üç Buçuk, saatler ilerlerken dert ortağım Kutup Yıldızı'yla müzik eşliğinde düşüncelere filan dalmaktayız..."

İşimi sevdiğim söylenemezdi. Sevmediğim de söylenemezdi. Daha doğrusu, başka bir seçeneğim yoktu. Keşke biraz daha dinlenme sayımız artsaydı, işte o zaman daha istekli ve hevesli gelecektim işe ama... Ne yazık ki çok fazla dinlenen bir kanalda değildik.

Şarkılar şarkıları kovaladı. Gönül'le beraber, bizce çok derin bir söyleşi gerçekleştirmiştik, oturmuş yine sadece kendimiz kendimizi dinlemiştik.

"Ee, ne diyorsun şu bağlanma konusuna Üç Buçuk? Kimileri kaygılı kimileri kaçıngan bağlanırken güvenli bağlanan insan son derece azmış."

Dudak büzdüm, "Henüz bunu test etmedim ama kaygılı bir tipim olduğu söylenir. Kaygı duyacak bir sürü şey var bence. Dünyanın geldiği hal falan fistan. Kaygılanmayan da ne bileyim."

Bu yayın da bir şekilde bitmiş gitmişti işte. Her zaman olduğu gibi... Kulaklarımda en son çalan şarkılardan biri hala yankılanıyorken yavaşça hazırlandım. Çakkıdı çakkıdı oynaşalım kız.

İşimi severek yapabilirdim, çünkü konuşmayı seviyorum, tabii tutulan bir program olup kendi kendimize konuşmayı bırakabilseydik. Belki de dinlenme oranının artması bizim elimizde olan bir şeydi. Başarısız olduğumuzdan dolayı hep listenin sonunu görüyorduk belki de.

İnsanlara anlatabileceğim, müthiş havalı hikayelerimin olmasını ben de isterdim fakat ortalama bir insanın yaşadığı hayat bende de vardı. Ve ortalama insanlar iyi bilir ki hayatlarındaki en atraksiyonlu şey iş çıkışı metroda yer kapma savaşıdır ya da buna benzer şeyler işte.
Bütün bunları anlatarak sizi de sıkmak istemem canım okurlar, dinleyici kitlemiz zaten yok,