Babam kapıdan girer girmez, “Seni Rüstem Ağa’nın oğlu Ferdi’yle evlendirdim,” dedi.
Donup kaldım. Dizlerimin bağı çözüldü. Elimdeki tepsi kaydı, içindeki boş tabaklar ve çatal kaşıklar yere saçıldı. Şanslıydım ki tabaklar boştu, yoksa dayaktan kurtulamazdım. Ama babamın, “Beceriksiz, bir tepsiyi bile taşıyamıyorsun,” demesinden kurtulamadım.
Oysa biraz önce komşunun kızıyla merdivenlerde oturuyordum. Babamı sokağın başında görünce, azar işitmemek için koşa koşa içeri girip sofrayı hazırlamaya başlamıştım.
Birden gürledi: “Topla şunları, ne dikilip duruyorsun?”
İçim ürperdi. Sanki “Seni evlendirdim,” diyen kendisi değilmiş gibi…