Bindiği uçağın camından dışarı bakarken kaşları çatılmış olan adam yaptığı yanlışın bedelini ödüyordu. Son kez Tunç’a mesaj attı.
“Çıktınız mı?”
Anında çift tik olan ve açılan mesaj geri ona cevapla döndü.
“Çıktık. Uçağa bindim kalkmak üzereyiz.”
Dişlerini sıkan Cevahir “Tamam, bende kapatıyorum telefonu alanda görüşürüz” dediğinde mesaj açıldı ama cevap gelmedi. Büyük ihtimalle Tunç görmüş ve sonrasında telefonu kapatmıştı. Başını geri yaslayıp gözlerini kapatırken dişleri sıkılmaktan ağrımaya başlamıştı. Çenesi adeta sinirden kilitlenmiş gibiydi.
Amacı onu uzaklaştırmaktı. Mecburdu. Güvenli bir evde gerektiği kadar kalması lazımdı ama şimdi ortalıkta yoktu. Yoktu ve Cevahir sol yanının göçtüğünü hissediyordu.
Aldığı nefesin ciğerlerine az geldiğini ilk ona gitmesini gerektiğini söylemeden hemen öncesinde hissetmişti. Gözlerine bakarken dudaklarından dökülenler nasıl da kırmıştı narin kalbini nasıl da üzmüştü de yeşilleri sanki yağmuru çeken ormanlar gibi olmuştu.
Anlayacağını düşünmüştü. Daha sonrasında izah ettiğinde kabullenecek geri dönecekti ama şimdi neredeydi ne haldeydi en önemlisi de yaşıyor muydu bilmiyordu? Bu bilinmezlik resmen içindeki kaosu sikip çoğaltıyordu.
Birkaç saat sonra uçak indiğinde bagajı olmadığı için hemen onu bekleyen diğerlerinin yanına ulaştı. Tunç en az onun kadar şaşkındı. Üstelik bu şaşkınlık adamın karısını göndermesiyle de alakalıydı.
Karşı karşıya geldiklerinde önce bakıştırlar. Ardından erkekçe bir sarılma sonrası Tunç “Cevahir, kardeşim neler olduğunu anlatacak mısın? İnci neden Berlin’e geldi. Nasıl kayboldu? O sırada sen ne yapıyorsun?” diye sorularını sıralarken adam tek eliyle yüzünü sıvazladı.
Arkadaşının gözlerine baktığında ise saklanılan her sırrın nasıl da can yaktığında yeniden şahit oluyordu.
“Ben, yani onu bir süre kendimden uzak tutmak istedim. Konaktan yolladım.”
“Neden? Cevahir neler oluyor? O kadın senin karın, nasıl böyle bir hata yaparsın?”
“Lanet olsun öyle olması gerekiyordu. Burada güvenli evde kalacak benim yapmam gereken bittiğinde ise geri getirecektim.”
Tunç alaycı bir şekilde gülerken alkış tuttu ve sinirle homurdandı.
“Bravo. Çok mantıklı bir karar vermişsin. Öyle bir yollamışsın ki bak ortada yok. Nasıl, şimdi daha iyi mi? İşine yaradı mı tamamen ortada olmaması.”
Cevahir arkadaşının yakasından tutup sarsmak istediğinde Tunç öylece duruyordu.
“Biliyorum amına koyim hata yaptım ama mecburdum lan mecburdum işte. Yoksa ben niye karımı yollayayım gönlünü kırayım.”
Kaşlarını kaldıran adam “Bir de gönlünü mü kırdın? Sebep sunmadan yolladığın yetmedi bir de kalbini kıracak laflar mı ettin? Sana inanamıyorum. O kadın sana aşıktı. Bunu görmemek için kör olmak gerekiyordu ama sen baya kör olduğun için anlamadın değil mi? Şimdi söylesene bana o kıza ne oldu?