Merhabalar sevgili okurlarım, kitapsever dostlarım, yeni bir kurgu ile sizlerleyim. Yeni bir maceraya atılırken emeğime destek olmak adına beni takip etmeyi ve her bölüm için yıldıza basarak oy vermeyi unutmayın.
Ponçik mafya aşkım türünden sıkılanlar ve şöyle derin bir şeyler arayanlar için rahatsız edici düzeyde şiddet, suç ve yükselme hırsıyla örülü bir mafya hikayesiyle geldim.
Acının ve kebabın diyarı Adana'dan sevgiler ve selamlar getirdim.
Mafya güzellemesi bekleyenler, trajedi ve gerçek suçtan midesi kalkanlar varsa derhal kitabı terketsin çünkü karanlık sokaklarda gölgeleri kovalayacak ve elimizi kana bulayacağız. Keleşsiz uyuyamayanların, güneşe kurşun sıkanların ve kendi adaletini kendi arayan su testilerinin kendi su kanallarında boğulmasına şahit olmak isteyen ilk bölümden yola devam etsinler.
Tanıtım manıtım yok, bam bam bam 💥
🔪🔪🔪
İzmit, Körfez
Yeni Muradiye Mahallesindeki Şanzelize kuaför salonunda sıradan bir günü diğerlerinden ayıran tek şey, mahallelinin dikkatini cezbeden yeni dedikodulardı.
Salondaki iki müşteriye aynı anda hizmet veren Kuaför Sibel, bir elinde plastik tası diğer elinde fırçasıyla orta yaşlı bir ev hanımının dip boyası gelen seyrek saçlarını özensiz ve sinirli hareketlerle kestane kumralına boyuyordu. Koltukta oturan kadınla muhabbetini, aynadan göz teması kurarak sürdürürken yirmi yıllık usta parmakların hışmıyla tutamları ayırıyor, macun kıvamındaki boyayı fırçayla sürüyor, eldivenli elleriyle yoğurup diplere iyice yediriyor ve önündeki cam tepsiye uzanıp aldığı alüminyum folyo parçasına sarıp üçe katlayarak kapatıp üstteki boyalı tutamların arasına katıyordu.
Ön dişlerinin arasında ayırma tarağının temiz tarafını tutarak "Onun da derdi gücü benimle, bet suratlı karı, mahallede namusuna dil uzatmadığı kimse kalmadı, pis dedikoducu! Millete laf edeceğine kendi kocasını pavyonlardan toplasın o Gülsüm karısı!" Diye söylendi.
"Aman canım adam da haklı, benim öyle çirkin karım olsa eve hiç gelmem!" Dedi müşterilerden saçı boyanmakta olan.
Gülüştüler. Manikür için sıra beklerken bol köpüklü Türk kahvesini yudumlayan komşu terzi dükkanının sahibi Esma katıldı,
"Ben intihar ederim ayol! Geçen benimkinin dükkanına taksit ödemeye gelmiş, benimki 'kadının suratı ceset gibi gece görsem korkarım, diyor!"
Bu kez gülüşmeler kahkahaya dönüşürken Kuaför Sibel, dişiyle tuttuğu tarağı sehpaya bırakıp boş kalan ağzına ince sigarasından bir dal yakıp yerleştirdi, dudaklarının arasından bırakmadan dumanını tüttürerek saç tutamlarını boyamayı sürdürdü ve içinden 'dinime küfreden müslüman olsa, düz götlü Esma!' diye alay etti fakat ifadesini hiç bozmadan dedikoduya katılmayı sürdürdü.
Aynaya göz ucuyla bakıp kendi güzelliğinden gururlu bir halde belli belirsiz kasıldı, sol elinin tersiyle omzuna dökülen gür, sarışın buklelerinden bir tutamı işveyle geriye savurdu. Sibel'in kişiliği özelinde bir kuaför salonunun en sevilen sohbet konusu, güzellik kaidelerine duyulan özlem değilse ne olabilirdi? Bir kuaför salonu, kadınların güzelleşmek üzere tapındığı