Naz, gündüzleri bir reklam ajansında stajyer, geceleri ise binlerce okuyucusu olan gizli bir erotik roman yazarıdır. Stüdyo dairesin de, şortuyla, dağınık topuzuyla, gözlüğünü burnuna dayamış şekilde laptopuna eğilirken yazdığı karakterler kadar renkli bir hayal dünyasının içinde yaşar. Tabi ona eşlik eden, Şehvetli bir hayali kız arkadaşı olduğunu da unutmayalım.
Tek bir sorun vardır: Bu dünyanın varlığını kimse bilmemelidir.
Ta ki Patronu, Emre'yle tanışana kadar.
Bir derginin hem sahibi hem editörü olan Emre; zekası, muzipliği ve çekiciliğiyle Naz’ın tüm dengelerini altüst eder. Tüm bunlar yetmez gibi, karşı dairesine taşınır. Ancak Emre'nin de sürprizleri vardır; çünkü onun da kelimelerle dansı sadece iş yerinde bitmez.Peki, Naz’ın hayal dünyası ifşa mı olacak? Yoksa en büyük romanı kendi aşk hikayesi mi olacak?
Erotik Yazar ❤️🔥
Yazar... Ne kadar da ağırlığı olan bir kelime, değil mi? Belki de bu yüzden eline kalem alan herkesten mükemmel, eğitimli ve bir parça da elit olması bekleniyor toplumca.
Ama işte kaçırdığınız bir detay var, sevgili abiler... Devir değişti!
Artık elimize kalem değil, klavye alıyoruz. Hayallerimizi yazıyoruz, hayatlarımızı döküyoruz tuşlara. Duygularımızı işliyoruz kelimelerle... Ve evet, yeni jenerasyon olduğumuz için tarzımız da üslubumuz da biraz farklı olabiliyor.
Elbette ben de isterdim burada Nazım Hikmet’ten bir pasaj fısıldamayı, ama dürüst olalım, bu yeni nesli ilk cümlede uyutmak istemem.
İşte tam da bu yüzden, herkes bana “yazar” dese de…
Ben aslında bir içerik üreticisiyim, canlarım.
Hani TikTok’ta birileri dans edip görsel şov yapıyor ya, ben de aynı şovu kelimelerle yapıyorum. Paragraflarda kıvırıyor, cümlelerde salınıyorum.
Neyse… Yeterince edebi atıp tuttuk sanırım. Şimdi gelelim esas kıza.
Yani bana.
Ben Naz. Ama bu hikâyede siz beni Lilith olarak tanıyacaksınız.
Peki neden Lilith?
Çünkü o, ilk kadındı. Hem de başkaldıran ilk kadın.
Efsaneye göre Lilith, Âdem’e itaat etmeyi reddedip cenneti terk etti. İşte ben de kalıplara sığmayan, erkek egemen kurgu dünyasında “uslu kız” olmayı reddeden biriyim.
Bu ruhla yazıyorum. Uslu karakterleri, bayat aşk klişelerini, ‘kadın susar’ diyenleri alt üst etmeye geldim.
Benim karakterlerim konuşur, arzular, ister. Ve hiçbiri için özür dilemez.
Diğer bir konu ise, Lilith biraz günahkâr bir hatun ve toplumumuzda da içinde şehvet barındıran her şey biraz bu kategoriye giriyor.
Bende; her ne kadar imlaya saygılı, kurgusu sağlam metinler yazsam da. Gün sonunda bir erotik yazarım. Hadi utanmayalım: Yetişkin içerik, smut romanları, tutkularla yoğrulmuş sahneler falan filan…
Yani tam bir Lilith karakteriyim.
Kısacası bu satırdan sonra okuyacaklarınız hem komik, hem romantik, bolca da ateşli olacak…
Hazırsanız:
Kahveni al, koltuğuna yerleş...
Başlıyoruz.
Gün, küçük bir stüdyo dairenin duvarlarını yalarken, tıpkı filmlerdeki gibi ağır çekimde; ev ise bir kaosun ortasında görünüyordu.
Geceden kalma tabiri tam olarak buraya uygundu; ama genel sanılan anlamda değil. Çalışma masasının üstünde sayısız kahve fincanı, hemen yanında çikolata ambalajları, karalanmış küçük not kâğıtları ve fazlaca dağılmış bir masa vardı.
Peki, bu eseri yaratan canavar nerede derseniz, işte burada:
Naz, dağılmış yatağın üzerinde bir kelebek gibi kollarını ve bacaklarını açmış uyuyordu. Yatağın çift kişilik olduğu ve hanımefendinin kıçında sinekler uçuştuğu göz önüne alınırsa, bir değişiklik yapalım: "Ölü gibi uyuyordu."
Peki bu hale nasıl mı geldi? Hadi ufak bir zaman yolculuğuyla dün geceye bakalım....
***
Naz, elindeki notu ekranın köşesine yapıştırdı. Gözlerini kıstı, elleriyle gözlüğünü itti ve o anda gelen sesli arama dikkatini dağıttı. Bir an irkildi, kulaklığını taktı ve söylendi:
— Hello mello Ella, naber?
— İyidir bebek, seni merak ettim. Baktım onlinesın, “Yazıyorsun herhalde,” dedim.
Naz üfleyerek:
— Yazmak için can çekişiyorum diyelim. Bu uygulamaya da
