Bir gününden bile haz etmediÄŸim bu mevsimin bitmesine çeyrek kala, kan ter içinde uyandım. Ya ÅŸimdi kalkıp soÄŸuk bir duÅŸ ile kendime gelecektim ya da içimdeki bu nefretle bütün günü yatakta geçirecektim. İnsan bazen soÄŸuk ve karanlık sabahlarda o lanet altı buçuk alarmına uyanmayı özlüyor. Neyseki halletmem gereken iÅŸler var… Evde kalırsam delirmemek, evden çıkarsam da geri döneceÄŸim anı iple çekmemek. Yarı zamanlı öğretmenlik ve tam zamanlı öğrencilik hayatının son demlerini yaÅŸayan bir genç için oldukça kötümser bir imaj deÄŸil mi? Hep böyle deÄŸildi aslında. İnsan hayallerde yaÅŸayınca gerçeÄŸe dönmesi için acı sebeplere ihtiyaç duyarmış meÄŸer. MutluluÄŸun ihtimali kendisinden daha deÄŸerliymiÅŸ. Güne heyecanla baÅŸlamanın tek sebebiymiÅŸ aslında gün sonundaki mutluluk ihtimali.Â
   Belki de bugün kadim dostum İstanbulla vakit geçirmeliyim, beraber bir kahve içeriz, yoldaki taÅŸlarla dertleÅŸiriz... Evet evet bu nemli havaya raÄŸmen İstanbul küçük bir fedakarlığı hak ediyor. Sanırım kapıdan dışarı çıkmayı baÅŸardığımda bugün için yeterli enerjiye sahip olacağım. Bugün ÅŸanslıyım… Hava bir nebze daha serin birkaç gündür. Åžu terzinin önünde çay içen amcayı da ne severim. Emin amca… EmekliliÄŸinden beri öğlen çayını asla aksatmaz. Bugün mahallemizin terzisi Cem abiyle, yarın berber dükkanındaki müşterilerle... Yani anlayacağınız Emin amcam sohbetleriyle bilinir bizim mahallede. Uzaktan bir selam vermeden olmaz. Biraz tuhaf mı baktı bana sanki... Kötü olduÄŸumun farkında mı? Dışarıya belli edecek kadar kötü durumda mıyım? İçimde kopanları yansıtmadığını düşünüyordum. Kendimi mi kandırıyorum yoksa?  Belki de eve geri dönmeliyim. İstanbul özrümü kabul eder mi?Â
    Diğerlerinden çok da farklı olmayan bir gün daha bitti sonunda. Yaz tatillerini şehirde geçiren bir İstanbullu için fazlasını beklemek lükstür. Havalar ısındıkça eş dost şehrine döner. Ben de anılarla dolu sokaklarda dolaşırken yeni maceraların hayalini kurarım. Kurardım. Belki de en mantıklısı sokakların tadını çıkarıp bugünü yaşamaktır. Geçmiş ile gelecek arasındaki uzun köprü, bir o kadar da kısa. Bugün. En büyük korkum. Geçmişe tek çare bugün çalışıp yarını kurtarmak olabilir aslında. Genç yaşlarda insanı yıpratan da tam olarak budur. Geçmişte sıkışmak, geleceği düşünürken bugünü kaçırmak. Peki ya bugünü yaşamak uğruna geleceğini unutmak...