Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Zombi İSTANBUL
Distopik

Zombi İSTANBUL

22Beğeni
271Okunma
7 Bölüm
13,284Kelime
1 saat 6 dkSüre
21.08.2025Tarih
Amerikan Zombi Kıyameti, Kore Zombi Kıyameti...
Buyurun bu da Türk Zombi Kıyameti...

BÖLÜM 1

ÖNCE ÖNEMLİ BİR YAZAR NOTU:

Merhaba sevgili okur. Kurguya başlamadan önce açıklamam gereken birkaç küçük şey var. İlk bir kaç bölümde, karakterimizin gördüğünüz konservatuar hali bizzat tecrübeyle sabittir. Size aşırı - abartı - saçma gelen kısımlarda kurgu için abartılmış hiçbir şey olmadığını söylemek isterim. En azından benim okuduğum dönemde, okulda durum buydu. Ha, her konservatuarın temel gelenekleri aynı olsa da ince gelenekleri farklıdır. Bilmediğim şeye yorum yapamam. Bu arada Konservatuar maalesef artık Haldun Taner Sahnesinde değil, Maltepede garip bir binaya taşındı ancak o binada benim hiç anım ya da yaşanmışlıklarım yok. Bu sebeple ben bildiğim yerden yazdım. Şimdiden açıklık getirmek istedim. Sabrınız için teşekkür ederim.

Doğum, dünya, diriliş, defin, direniş, denge, düzen, devinim, döngü…

Yaşadığım dünyayı tarif eden tüm kelimelerin aynı harfle başlaması ne kadar ironik. Özellikle eski dünyada ne olduğum konusu yeterince aykırı değilmiş gibi dünyanın ne hale geldiği düşünülürse…

Aslında yaşantım normaldi. Lisenin son sınıfı olmama bir yaz kalmıştı. Ha… Normaldi derken kendi gerçekliğimde normaldi.

Benim gerçekliğim öyle fantastik bir dünya, ulaşılmaz zenginliğin getirdiği buzlu bademli sınav hazırlıkları ve benzeri şeyler değildi. Konservatuarlıydım ben; ve ilkokulu bitirdiğim anda normal dünyadan nispeten ayrılmıştım. Alışıldık sosyal düzenin aksine, doğruları ve yanlışları toplum genelindeki gelenekten değil de kendi geleneğinden gelen bir düzendi konservatuar.

İlkokuldan sonra başlayan okulun askeri liselerden tek farkı yatılı olmayışıydı… O da son yıllar da; yoksa yatılı olduğu zamanlar da varmış. Gerçi Ankara’daki konservatuar hâlâ yatılıydı ya… Neyse…

Kafaları çok karıştırmadan devam edeyim…

Ortaokula geçeceğim sene konservatuara girmek istedim. Asıl hevesim müzik, enstrüman çalmak ya da benzer bir şey değildi aslında… 

Komşumuzun kızı orada okuyordu. Okulu bizim okullardan sonra açılıyor, bizim okullardan sonra kapanıyordu. Bir çocuk için daha cazip ne olabilir ki? Bu beni öylesine cezbetmişti ki başka hiçbir detayla ilgilenmemiştim.

Sanırım bu benim ikinci kez doğuşumdu. Çünkü sınavı kazandıktan sonra bambaşka bir hayatın içine düştüm. Üstelik sadece ben değil, ailem de…

Öncelikle gittiğim okul binası, normal bir Milli Eğitim Bakanlığı okulu gibi değildi. Kadıköy sahilde, Haldun Taner Sahnesi ile aynı binada, binanın sahil tarafına bakan yanındaydı bizim okul; bir bahçesi yoktu.

Ortaokul olmasına rağmen ders sistemi üniversiteye dahil olduğu için boş ders saatlerim vardı. Bunlar aynı zamanda, okulda enstrüman çalışabilmek için - bilinçli ya da bilinçsiz - oluşturulmuş boşluklardı. Fakat derslerin birme saati değişse de dersler bittiğinde yani akşam saat altıda okul kapanmıyor, minimum iki saat veya izinliyseniz gece saat on bire kadar okul açık kalıyordu. 

Bunun sebebi yine tamamen enstrüman ya da oda müziği çalışması yapabilmekti.

Bunun dışında okulun ilk senesi zaten çok az gördüğümüz kültür derslerinden (normal okul

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play