Hepiniz hoş geldiniz:) Bu bölümü tanışmamıza armağan ediyorum. Birbirini hiç tanımayan ruhlar burada bir araya geleceğiz ve umuyorum ki bu bizim için güzel bir başlangıç olacak. Size iyi okumalar diliyorum...
🎻🎻🎻
Hava karardı, onlar geliyorlardı.
"Sadece kaç! Seni öldürmelerine izin verme!"
Gözümden akan yaşı, elimin tersiyle sildim ve anneme bakmaya devam ettim. Korkuyordum. Nereye kaçacaktım? Anneme, babama ne olacaktı? Onları son görüşüm olsun istemiyordum. Bağırdı. "Hadi! Sen güçlü bir kızsın, kimse seni yenemez!"
Kafamı aşağı yukarı salladım ve annemle babama arkamı dönüp, oradan uzaklaşmaya başladım. Öylesine küçüktüm ki attığım beş adım bile onlardan uzaklaşmamı sağlayamıyordu.
Ben, bugün aileme arkamı döndüm.
Ben, o gün ailemi son kez gördüm...
Bedenime saplanan acıyla hızla gözlerimi araladım, elimdeki keman yere düştü ve korkuyla geriye doğru sendeledim. Zorla nefes alıp verirken elimi göğsüme götürdüm ve yüzümü buruşturarak acının geçmesini bekledim.
İlk defa böyle bir acıyla karşı karşıya kalmıştım, ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Kalbime bıçak saplanıyordu sanki. Kalbim hızla çarpmaya devam ederken bir ses işittim ve bunun, hızlı bir şekilde vurulan kapı sesi olduğunu idrak edip kafamı kapalı olan odamın kapısına doğru çevirdim.
Gecenin bir yarısında bu gelen de kimdi?
Masamın üzerinde duran makas, kahverengi gözlerimle bir araya geldiğinde tereddüt dahi etmeden onu aldım ve odamın kapısına doğru yönelip odadan dışarıya çıktım. Dış kapıyı çalan her kimse bir kezdaha sertçe vurdu, bu da adımlarımın hızlanması konusunda beni tetikledi. Merdivenleri hızla inerek dış kapının karşısına geçtiğimde bir süre durdum.
Korkuyordum ama cesur olmam gerektiğini de biliyordum. Elimdeki makası daha sıkı kavrayıp kapıyı araladığımda karşımda duran adam, sanki bunu bekliyormuş gibi kendisini bana bıraktı. Refleks olarak hızla adamı kollarından tuttum. Adamın tüm yükünü üzerimde hissettiğimde onunla birlikte yavaşça yere çöktüm.
Şaşkınlık hâlâ zihnimin içerisinde düşünmeme engel olurken ben, yerde yatan adamı seyrediyordum. Göğsünden yaralıydı ve beni bu denli korkutan, yarasının içerisinden saf bir ışık çıkıyor oluşuydu. Aynı zamanda bu çok göz alıcıydı. Gözlerimin gördüğü bu şey, gerçek hayattan çok bağımsız gibiydi. Sıradan değildi. Gerçeğin o kadar ötesindeydi ki kelimeler tükenmişti. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Öyle ki kendi acımı bile unutmuştum.
Hafif bir şekilde öksürdüğünde dudaklarının arasından kanlar sıçradı ve bu beni kendime getirdi. "Sana ne oluyor?" Zorla nefes alırken gülümsedi ve elini zorda olsa kaldırıp yanağıma götürdü. Ben şaşkınlık içerisinde onu izlerken, hiç tanımadığım bu adam benim yanağımı okşadı.
"Gerçek..."
Kesik bir nefes aldı. Adam can çekişiyordu.
"Gerçek, notalarda saklı..."
Gözlerimin içerisine bakarken tekrardan gülümsediğinde gözünden bir damla yaş süzüldü. "Bana, bana gözlerimin rengini söyler misin?" Dolan gözlerimle hâlâ onu seyrediyorken, söyledikleri üzerine kaşlarımı