Kitaplar Özellikler İletişim İndir
SÜVEYDA
Dram

SÜVEYDA

149Beğeni
3,701Okunma
51 Bölüm
59,319Kelime
4 saat 57 dkSüre
20.08.2025Tarih
Bir kadın…
Doğunun en ıssız köylerinden birine, doğum yaptırmak için yola çıkan bir ebe. Kar, tipi ve sessizlik arasında yolunu kaybediyor; ama asıl kaybolduğu yer kendi kalbi oluyor.

Bir adam…
Köyün ağası. Gücü var, sözü var, ama içinde çocukluğundan kalma kapanmamış yaralarla yaşayan, geçmişin gölgesinden kaçamayan bir adam.

Bir karşılaşma…
Karla örtülmüş dağlarda mahsur kalan iki yalnız ruhun birbirine dokunuşu. Umutla günah, merhametle yasak arasında sıkışmış bir aşk. Geçmişin mektuplarıyla derinleşen, siyasetle gölgelenen, kaçışlarla sınanan bir hikâye.

Süveyda, aşkın yalnızca kavuşmak değil; bazen insanın kendiyle, geçmişiyle, hatta kaderiyle hesaplaşması olduğunu anlatıyor.

Bazen bir köyün karanlığı, insanın içindeki en derin sırları ortaya çıkarır.

“Kardan kaçamazsın, aşktan hiç.”

Bölüm 1

Doktor Bey, sağ yanımda aceleci tavırlarla kımıl kımıl huzurumu kaçırırken onca insanı tek başıma aşılayan kişi olmaktan hiç de muzdarip değilmişim gibi yapamıyordum. Sürekli havanın bozacağından dönüş yolunda zorlanacağımızdan yakınıyor, mızmız yeni yetme bir ergenin ebeveynine söylenmekten bıkmaz istikrarı ile elimi ayağıma dolaştırıyordu. Biraz hava almasını istedim ondan, hava alırsa ben de işimi huzurla bitirebilirdim. Benden pek hoşnut değildi, ta yolculukta belli etmişti durumu, patronluk taslayamayacağını anladığı anda. Asık suratla çıktı aşı yaptığımız eski okul binasından. Çocuklar karmakarışık sıraya girmişler aşı için sıralarının gelmesini bekliyorlardı. Buralarda erkekler ağlamaz... Ağlamayacağım diyen tüm erkek çocukları kaşları çatık, başları dik fakat bakışları benden ve aşılanıyor olan çocuktan alakasız bir yerde sıralarının gelmelerini bekliyorlardı. Pek açıktı ki karşı cinsteki arkadaşları onlardan daha cesurdu. Kim olursa olsun hislerini açığa vurmaktan çekinmiyorsa ondan daha cesuru yoktur. Ağlanacaksa ağlayacaksın. Gülünecekse güleceksin. Bağırmak istiyorsan bağırmalısın da. Çığırtkan bir çocuk sıra ona gelince bağırmaya başlayınca aynı düşünceyi savunmaya devam edemedi. Öğretmen olaya hemen müdahale etmeye kalkıştı, çocuğu tutacaktı ebe hanım da aşısını yapacaktı. Kıpır kıpırdı, iğneyi bu kadar kıpırdanırken ona yaklaştırmam bile söz konusu değildi. Siz yatıştırın sıradakini alayım ben dedim, doktor bey de kapı önünde dokuz doğurmadan işimiz bitsin.

Doktor bey dokuzdan bir tane bile doğurmamıştı ki okul kapısından içeri girdi. "Hemşire Hanım daha çok mu işiniz?" Hemşire değil ebeyim ben demeden evvel kan ter içinde, kara yağız bir adam... Buralarda herkes oldukça esmerdir. Yedi aydır görev yaptığım kentte de köylerinde de kumral tek bir insan görmedim. Saçları sakalları kızıla çalanların teni
dahi esmerdir çokça.

"Toktor!"

Doktor Bey, yakalandık dercesine panikle baktı okula canhıraş çabayla gelen adama.

"Karım doğuruyor. Kurban olayım yetişin."

Böyle yerlerde doğurmak için birinden yardım istemez kadınlar. Evlerinin bir köşesinde hazırdır her türlü alet edavatları, kürtajlarını da kendileri yaparlar doğumlarını da. Bu işlerden anlayan alaylı kadınların yardımları kürtaj işi için olmazsa olmazdır fakat doğumda buna da lüzum yoktur.

Adam bir yandan yalvarıp yakarıyor bir yandan da aha bu yaptığımız aşının hastalığından iki bebesinin de öldüğünü anlatıp ağlamaklı bir halle kafasına vuruyordu. Bu bebesi de ölecekti, çok kan kaybediyordu karısı. Öğretmen kan sözcüğünü duyunca huzursuz oldu. Kanıksamış olmalıydı görev yeri halkının mutasıp hallerini, karılarının kanlarını, ellerini, ayaklarını, gözlerini, oralarını buralarını yabancı erkek yanında anmak olmazdı. Doktor, kısaca mümkün değil dedi. Dışarıda kar yağıyordu, doğuma da girersek kente dönemezdik ki biz. Peki peki diyeceği yoktu adamın, ayaklarına kapandı doktorun, yalvar yakar. Doktor da... Nasıl desem ilk görev yeri, acemi,

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play