Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Puslu Karalar
Gençlik

Puslu Karalar

7Beğeni
60Okunma
4 Bölüm
12,928Kelime
1 saat 5 dkSüre
06.08.2025Tarih
Sahip olduğu her şeyi dişiyle, tırnağıyla emek emek inşa eden Uraz Ali Erkara herkesin çalışmayı düşlediği çok başarılı bir iş adamıdır. Bir gün onun dünyası tersine dönmeye başlar ve canından çok sevdiği kardeşi, kara bir belanın pençesine takılır ve onu kurtarabilecek tek bir kişi vardır.
Onu kurtarmasını istediği tek bir kişi
Feris Karol.
Ülkenin en başarılı avukatı Feris Karol, yurt dışına çıkmak üzereyken kendisine gelen onlarca mailden birinin nedenini merak eder ve peşine düşer. Uraz Ali, onunla çalışmak istediğini belirtir ancak Feris, hayatının seyrini böylesine kritik bir kararla değiştiremeyeceğini düşünür.
Ama bir şeyi unutur. Onun bir planı varsa kaderinde vardır.
Yüreğindeki zincirin kilidi çoktan sallanmaya başlamıştır ve açılmadan da durmayacaktır.
Anahtarlar, denizin dibinde, Uraz Ali’de saklıdır.

Zifirden Sızan Işık: Feris

Şebnem Ferah, Sil Baştan

“Olmak istediğin bir şey varsa olduğun bir çok şeyden feragat etmeyi bilecek kadar fedakar olmalısın,”der babam. Bu ondan sık sık duyduğum ve aklımın bir köşesine, baş köşesine mıh gibi işlediğim, kişisel hayatımda aldığım her aksiyonun en temel yapı taşı olmakla kalmayıp kendi dünyamda kabul ettiğim ilk ve son gerçekti.

Sana öğretilen, ilk ve tek.

Her neyse.

Şayet ben, bir şeyi çok istiyorsam onu alırdım ve uğrunda kaybettiklerimi önemsemezdim. 

Günün sonunda kaybettiklerimin tümü bir keseye doluşur, yanarak kül olurlardı ve onları bir daha  aklıma getirmezdim bile. Bana öğretilen… Hayır, sana dayatılan. 

Bir yere kadar.

Nereye kadar?

Bir yere kadar.

Bir. Yere. Kadar. 

Her neyse. 

Yirmi iki yaşıma, üniversitenin sonuna kadar kendime koyduğum tek bir hedef vardı. O hedef için yaşar o hedef için nefes alırdım.  Olmak istediğim tek bir şey… Ülkenin en iyi, en başarılı avukatı. 

Beni bunun için yetiştiren ailem bana bir şeyi, hayır, en önemli şeyi söylemeyi es geçmiş amansız bir yarışta soluklanmadan koşmamı izlemişlerdi. Ben koştum, yıllarca çok büyük bir hevesle, o yolun sonunu görebilmek için koştum, hayat bu ya her şeyin bir sonu var. 

O yolunda vardı. Zamanı geldi, yol bitti ve ben durdum. Durdum ama hiçbir şey sandığım gibi olmadı, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek sanrılarla o zaman tanıştım. O yolun sonunda yüzlerinde kocaman gülümsemeleriyle beni bekleyeceklerini düşündüğüm ailem yoktu. 

Çünkü en iyisi değildin. 

Hiçbir zaman en iyisi olamazdım çünkü en iyi olanlar onlardı. 

Bana en iyisi olmam için onları kaybetmem gerektiğini, söylemediler.

Ve ben bunu her şey için çok geç olduktan sonra öğrenmiştim. Kayıplarımın ortasında dipsiz ve karanlık bir denizin dibinde soluksuz kalmışken. 

Ben denizi mavi sanırdım, meğer göğün yansımasıymış. 

Ben denizi huzur sanırdım, aldıkları verdiklerinden fazlaymış. 

Sanrılar ve gizledikleri gerçekler.

Kalbin etrafını saran dikenli teller.

Denizin dibi; karanlık, soğuk, soluksuzdu.

Ben orada öylece debelenirken, tek bir şeyden vazgeçmedim: ışığımdan. 

Benim adım Feris’ti, anlamı: mutlak ışığın kaynağı… Ben o yolun sonunu gördüğümde de, o denize battığımda da ismimden vazgeçmedim. 

Değil zifiri kanarlıkta, zifirin kendiside olsam ışığımdan ödün vermedim, küçük çatlaklar buldum kendime, sızmak için…

Ben Feris Karol. 

Vazgeçişlerden bir varoluş yarattım ve her şeye rağmen yeniden dedim. 

Sil baştan, yeniden…

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play