Şebnem Ferah, Sil Baştan
“Olmak istediğin bir şey varsa olduğun bir çok şeyden feragat etmeyi bilecek kadar fedakar olmalısın,”der babam. Bu ondan sık sık duyduğum ve aklımın bir köşesine, baş köşesine mıh gibi işlediğim, kişisel hayatımda aldığım her aksiyonun en temel yapı taşı olmakla kalmayıp kendi dünyamda kabul ettiğim ilk ve son gerçekti.
Sana öğretilen, ilk ve tek.
Her neyse.
Şayet ben, bir şeyi çok istiyorsam onu alırdım ve uğrunda kaybettiklerimi önemsemezdim.
Günün sonunda kaybettiklerimin tümü bir keseye doluşur, yanarak kül olurlardı ve onları bir daha aklıma getirmezdim bile. Bana öğretilen… Hayır, sana dayatılan.
Bir yere kadar.
Nereye kadar?
Bir yere kadar.
Bir. Yere. Kadar.
Her neyse.
Yirmi iki yaşıma, üniversitenin sonuna kadar kendime koyduğum tek bir hedef vardı. O hedef için yaşar o hedef için nefes alırdım. Olmak istediğim tek bir şey… Ülkenin en iyi, en başarılı avukatı.
Beni bunun için yetiştiren ailem bana bir şeyi, hayır, en önemli şeyi söylemeyi es geçmiş amansız bir yarışta soluklanmadan koşmamı izlemişlerdi. Ben koştum, yıllarca çok büyük bir hevesle, o yolun sonunu görebilmek için koştum, hayat bu ya her şeyin bir sonu var.
O yolunda vardı. Zamanı geldi, yol bitti ve ben durdum. Durdum ama hiçbir şey sandığım gibi olmadı, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek sanrılarla o zaman tanıştım. O yolun sonunda yüzlerinde kocaman gülümsemeleriyle beni bekleyeceklerini düşündüğüm ailem yoktu.
Çünkü en iyisi değildin.
Hiçbir zaman en iyisi olamazdım çünkü en iyi olanlar onlardı.
Bana en iyisi olmam için onları kaybetmem gerektiğini, söylemediler.
Ve ben bunu her şey için çok geç olduktan sonra öğrenmiştim. Kayıplarımın ortasında dipsiz ve karanlık bir denizin dibinde soluksuz kalmışken.
Ben denizi mavi sanırdım, meğer göğün yansımasıymış.
Ben denizi huzur sanırdım, aldıkları verdiklerinden fazlaymış.
Sanrılar ve gizledikleri gerçekler.
Kalbin etrafını saran dikenli teller.
Denizin dibi; karanlık, soğuk, soluksuzdu.
Ben orada öylece debelenirken, tek bir şeyden vazgeçmedim: ışığımdan.
Benim adım Feris’ti, anlamı: mutlak ışığın kaynağı… Ben o yolun sonunu gördüğümde de, o denize battığımda da ismimden vazgeçmedim.
Değil zifiri kanarlıkta, zifirin kendiside olsam ışığımdan ödün vermedim, küçük çatlaklar buldum kendime, sızmak için…
Ben Feris Karol.
Vazgeçişlerden bir varoluş yarattım ve her şeye rağmen yeniden dedim.
Sil baştan, yeniden…