AŞK'A CAN VEREN VASİYET
Aşk’ın vasiyet ile imtihanı…
Bir vasiyet Aşk'ı yazar mı?
***
" Gözlerimiz birbirine değmeden,
Bir vasiyet ile Aşk yüreğimize değdi."
***
"Yüreğim seni ararken,
Ben senden bihaber yaşıyormuşum.
İçim senin hasretinin ateşi ile kavrulurken,
Ben hayatta avare avare dolaşıyormuşum.
Anlamalıydım,
Adım adım bana yaklaştığını,
Önce havaya düştün, ben varlığını hissettim,
Sonra suya can verdin.
Sıcaklığın dalga dalga ruhuma yayılmaya başladı.
Sonra toprağa, yüreğimin en can alıcı noktasına düştün,
Beni ateşinle yaktın Cemre’m...
Sen toprağa en son düşen Cemre,
Benim yüreğime hayat veren kor ateş,
Bana baharı getiren en büyük müjdemsin...”
***
“Toprak nereye giderse gitsin kaçamazdı...
Cemre ne yaparsa yapsın sonu Toprak'tı...”
***
Aşkın umudu bir vasiyet iken, iki inatçı keçiyi yola getirmeyi başarabilecek miydi?
Biri Trabzon’un hırçın güvercini, diğeri İstanbul’da yaşayan çakma Karadenizli…
Hırçın güzel CEMRE ile Asi ruhlu TOPRAK' ın AŞK hikâyesi…
Hiçbir hikâye bu kadar sizden olmamıştı. Onların aşklarını okumak en büyük keyfiniz olacak.
1.BÖLÜM
(***VASİYET***)
“İsyanım mecburiyetlere,
Feryadım bir vasiyet ile yüreğimde çöreklenen ağır yüke,
Çırpınışlarım, çaresizliğim ile sessiz çığlıklara dönüşürken,
Hayatıma bir saye gibi düştün dağ kızı,
Ruhumu çoktan fersiz bıraktın bile,
Peki ya madalyonun öteki yüzü…
Mecburiyet diye çıktığım yol meçhul bir duyguya mı ev sahipliği yapacak?”
Genç adam, başını ellerinin arasına almış acımasızca sıkarken, şefkatsiz yüz ifadesine eşlik eden nemrut duyguları olanlara bir türlü anlam veremiyordu. Kafası betonlaşmış gibi gaddar zihni hiçbir şeyi içine almıyor, beyni idrak etmekte güçlük çekiyordu. Ellerinin arasından kafasını kaldırarak, masanın üzerinde açılmış durumda ve rastgele fırlatılmış mektuba göz ucuyla baktı. Babasını yeni kaybetmenin üzüntüsüyle darma duman olan adam, daha kendine bile gelmeye bile fırsat bulamadan eline tutuşturulan zarf ile ne olduğunu bile anlayamamıştı. Zarfı açtığında ise hayatının en büyük şoku ile karşılaşacağını tahmin bile edememişti. Kendisine özel bırakılan vasiyet ile genç adam adeta yıkılmıştı.
Babasının acısını tam olarak yaşayamadan, annesini teselli bile edemeden düştüğü bu durum onu allak bullak etmişti. Toprak, acılar içinde kıvranırken aslında bir o kadar da şaşkındı. Yıllarca hep ailesinin istediği gibi bir hayat yaşamış, onların sözünü ikiletmemeye çalışsa da son birkaç sene de asilikleri yüzünden babası ile arası açılmıştı.
Toprak, yeni kız arkadaşı ile birlikte olmaya başladığı andan itibaren sürekli babası ile çatışma içine girmeye başlamıştı. Babası bunun farkında olduğundan giderayak onu öyle bir mecburiyete sürüklemişti ki, bu kadarını Toprak asla tahmin edememişti. Babasının isteği ile yüreğinde dolup taşan öfkesine engel olamıyordu.
Genç adam, geleceği için yaptığı planları düşünüyordu. Londra’da ailesinin istediği okula gitmişti. Artık hayatını kurmak ve sevdiği kız ile evlenmek için Alara ile Türkiye’ye dönmeye hazırlanırken, hiç de beklemediği zamansız gelen acı bir haberle sarsılmıştı. Ailesini gelinleriyle tanıştırmayı planlayan Toprak, babasının acı haberi ile birlikte, kız arkadaşını Londra’da bırakarak alel acele Türkiye’ye babasının cenazesine gitmek için yola çıkmıştı.
Genç adam