Berna Yücesoy, gözlerini kırpmadan bilgisayarının ekranına baktı. Korkusunu şimdilik bir kenara bırakmıştı ama gerçekten gördüklerine inanamıyordu. Özel krem formülünde birlikte çalışmış olduğu birkaç kimyacı arkadaşı gibi bir diğer arkadaşı evinde ölü bulunmuştu. Ekrandaki haber bunun bir gıda zehirlenmesi olduğunu yazıyordu. Bu imkansızdı. Çünkü, Caner Turan kesinlikle vejetaryendi ve hiç ama hiç et yemezdi. Onun için tavuk yediğinden dolayı gıda zehirlenmesine maruz kalamazdı. Polis Teşkilâtı, ölüm sebebiyle ilgili yorum yapmayı reddettiği için tek bilgi buydu. Fakat ‘gazeteler, meşhur rekabet skandalına karışan ve son haftalarda hayatını kaybeden Caner dışında başka kişilerin de olduğunu öğrendi.
Genç kadın, sabah koşusunda attığı terle ıslanan kapüşonlu yumuşak eşofman üstü, tenine soğuk soğuk temas etti. Berna, titrememek için kendini sıktı. Sayfanın aşağısına inip haberin devamını okumasına gerek yoktu. Gerisini biliyordu. Önce Buse, sonra Merve, şimdi de Caner... Bu suçlar arasındaki bağlantıyı çözmek için profesör olmaya gerek yoktu. Dirseklerini önündeki masaya dayayarak kafasını ellerine gömdü. Gözleri doldu; ağlamamak için gözlerini kırpıştırdı. O pislik için ağlamayacaktı. Caner, açgözlülüğü ve sahtekârlığıyla onun... Onların bütün hayatlarını mahvetmiş, şimdi de ölmüştü.
Genç kadının, tuzlu gözyaşları yanaklarından süzülüp klavyeye damlayarak aşınmış tuşlardan sıçradı. Lanet olası Caner! Diye söylendi içinden ayrıca lanet olası o formülü kesinlikle bulmaması gerekiyordu. Yaşlanma karşıtı bir kremin formülünü buldu. Hatta bunu biraz geliştirdi ve daha etkili bir formül haline getirdiği o çalışmaya artık gerçekten resmen lanet okuyordu. Üstelik bunu laboratuvar grubu ile özellikle Caner ile paylaştığı için oldukça pişmandı. Derin bir nefes verdi. Tamda o sırada telefonu çalarak onu karanlık düşüncelerinden uzaklaştırdı.
Genç kadın, birkaç ay önce klinik ile ilgili haber çıktığında, telefon numarasını değiştirmekten başka çaresi kalmamıştı. Numarası artık sadece birkaç kişide vardı ve o anda telefonun diğer ucunda kimin olduğunu çok iyi biliyordu. Gözlüklerini çıkardı ve gözlerini tişörtünün koluyla sildi. Kendini artık oldukça berbat hissediyordu. Çok değil bir ay önceki o zaman geri dönmeyi çok ama çok istiyordu. Huzurlu ve mutlu olduğu o günlere buna gerçekten çok ama çok ihtiyacı vardı. Kendini ve sesini toparlamaya çalışarak derin bir nefes daha veren genç kadın telefonu
“Efendim?” diyerek cevapladı. Nilüfer, her zamanki neşeli ses tonuna karışan endişeyle,
“İyi misin?” diye sordu. İyi olmaktan o kadar uzaktı ki ne hissedeceğini bile bilmiyordu. Lanet olsun ne durumda olduğunun bir kelime karşılığı kesinlikle yoktu.
Berna Yücesoy, tam olarak iki ay önce güzellik bakım ürünleri ile ilgili işlev yapan çok büyük bir firmada laboratuvar personeli olarak çalışıyordu. Üstelik terfi almasına sadece bir hafta vardı ve nasıl yaptığını bile anlamadığı bir formül bulmuştu. Cilt