Sesimi mümkün olduğunca kontrol altında tutmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Karşımdaki adamı kırmadan doğru mesafede tutmak git gide zorlaşıyordu ve benim kaotik ilişkilere hiç ama hiç tahammülüm yoktu.
'Bunu defalarca konuştuk Bora. Yaşadığımız şeyi büyütüp, abartıp duygusal beklentilere girmeni istemiyorum.' dedim kontrolü elimde tutmaya çalışarak. Karşımdaki 1.95’lik devi tahrik etmeden evine yollamak asıl amacım haline gelmişti. Normal şartlarda bir çok kızın nefessiz atlayacağı o muhteşem biçimli yüzü bu konuşmayı her yaptığımızdaki gibi hayal kırıklığıyka hafifçe çarpıldı.
Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutarak yataktan doğruldum ve az önce tattığımız tutku ve şehvetin yerini bu kadar hızlı bir şekilde beklentilere bırakmasına duyduğum bıkkınlığı gizlemeden seri adımlarla mutfağa yürüdüm.
'Kaçma, bunu bilerek yapıyorsun, Gülce buraya gel!' arkamdan gelmeyi de ihmal etmemişti. Bakışlarımı özenle kaçırarak yarım bıraktığım şarap şişesine uzattım elimi.
'Gülce bana bakar mısın?' İşleri benim için zorlaştırmaktan hiç çekinmiyordu. Sesindeki derin arzuyu ve talepkar yakınlığını reddedemeyerek, kısa bir an yoğun mavi gözlerinin tam içine baktım.
'Bir yıldır görüşüyoruz. Tamam, başta bir anlaşma yaptık ve bu zamana kadar uydum da. Ama ben artık sadece benim olmanı, benimle olmanı istiyorum.' Sözlerini hiç sakınmadan, itirafının arkasında durarak yüzüme bakıyordu.
Samimiyetini ölçmek için bir kaç saniye durakladım. Bu duraklama ona istediği fırsatı yarattı ve güçlü kolları bedenimin etrafına dolanıverdi. Küçük mutfağımın loş ışığında parıldayan sıcak tenine karşı koymaya çalışarak geri çekilmek istesemde, benimle arasındaki boşluğu sıkı sıkıya kapatmıştı bile.
‘Sende farkındasın.’ Fısıldadı kulağıma. ‘Çok iyi biliyorsun.’ Dudaklarını boynuma hafifçe sürterek omurgamdan aşağı sağlam bir ürperti verdikten sonra devam etti. ‘Sonunda benim olacaksın. Bana deliler gibi aşık olacaksın.’
Sözlerine devam edecekti ki iterek uzaklaştırdım kendimden. Daha fazla dinlemeye tahammül edememiştim. Bunu bekliyor gibi yüzünde acı bir gülümseme ile neredeyse iki koca adım koydu aramıza ve sırtını buzdolabıma dayadı. Biçimli elleri yumruk haline geldi ve dişlerini sıktı. Yine de sıcak bakışlarını çekmedi ve açıkça meydan okumaya devam etti.
‘Bu şekilde devam edemem Gülce. Her gece beni çağırmanı beklediğim için gündüzleri uyukluyorum. Çağırdığın zaman planım bile olsa her şeyi bırakıp sana geliyorum. Çağırmadığında da… işte o zaman cehennemi yaşıyorum. Kiminlesin? Kimin kollarındasın? Delirecek gibi oluyorum anlasana!’ Sesi sona doğru iyice alçalmış gibi görünse de bağırıyordu. Baştaki parlak öfke yerini sessiz bir çığlığa bırakmıştı.
Dolgun dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı ve köşeli çenesindeki ve hatta boynundan omuzlarına tüm kasların aynı anda kasılmasını ilgi ile, tek kaşımı havaya kaldırarak izledim. Bu andan itibaren işler kontrolden çıkacaktı. Beden dili bunu bana haykırıyordu.
Eğitimli beynim hızla uyarı vermeye başladı. Kaç ya da savaş uyarısı zihnimi kıskaca almaya çalışsa da bu gibi durumlar için endişe