Ben hep beyazdım.Beyaz saçlar, beyaz kirpikler, beyaz bir ten…İnsanlar bana bakınca ışık görür gibi ürperirdi. Oysa bilmiyorlardı, beyazın içinde saklı bir karanlık vardı. Anne ve babamı kaybettiğim gün öğrendim bunu. Beyaz, yalnızlıktı. On yaşındaydım, yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı o gün anne ve babamı kaybettim. O günden sonra hiçbir şey aynı olmadı.Bembeyaz tenimden dolayı zaten farklıydım, şimdi ise tamamen yalnızdım. Ve yalnızlığım bana sadece hayallerimi bıraktı: "Ressam olmak.” Yağmur o gün hiç susmadı. Gökyüzü ağlıyordu sanki, ben daha ne olduğunu anlamadan evimizin içine düşen sessizlikle büyümüştüm. Annemin sıcak sesi bir daha kulağıma çarpmadı, babamın kolları bir daha omuzlarımı sarmadı. O günden sonra gökyüzüne baktığımda sadece griyi gördüm. Renklerin en güzeli bile bana dokunmaz oldu. Daha on yaşındaydım. Odamda birşeyler çizmeye çalışıyordum. Ev sessizliğe gömülmüştü, ama havada bir gerginlik vardı. Anne ve babam odada karşı karşıya durmuş, seslerini yükseltiyorlardı. Küçük bir kız olarak korkudan titriyordum. Hep kavga ederlerdi. Ama bukez herşey bir başkaydı. Sözler bir anda öfkeye dönüştü. Babamın sesi keskinleşti , annem sürekli yalvarıyordu. Ne olduğunu anlamıyordum , kapıyı hafifçe araladım ve annemi gördüm. Gözleri yaşlı bitkin haldeydi. Babam bir yandan ona bağırıyor bir taraftan telefonunda birşeyler gösteriyordu. Aniden babam silah çıkardı. Kalbim o anki korkuyla duracak gibiydi. Sadece bir anlık dünya durmuştu. Bir patlama sesi… Annem öne doğru yığıldı, nefesi kesilmişti. Annemin yanına koştum başımı kalbine yasladım. Ama kalbi atmıyordu. O, an dünyam durmuştu. Bembeyaz saçlarım annemin kanına bulanmıştı. Babam arkasını döndü, gözlerinde öfke ve çaresizlik vardı. Bir saniye durdu sadece bir kelime söyledi.-"Özür dilerim" Sonra kendi üzerine sıkılan silah sesi… İki acıyı aynı anda yaşadım. Ev sessizliğe gömülmüş, yağmur hâlâ camlara vuruyor, dışarıdaki dünya griye bürünmüştü. Sadece hıçkırıklarım ve Anne.. diye haykırışım vardı. Anne ve babamın kanı beyaz küçücük ellerimi kırmızıya boyamıştı.. Polislerin ellerinde sıkıca tutulan küçük bedenim, hem korkudan hem de şoktan titriyordu. Beyaz saçlarım kanlar içinde , gözlerim büyük bir boşlukla etrafa bakıyordu. Anne ve babam artık yanımda değildi ve ben, yalnızlığın ağırlığını ilk defa bu kadar derinden hissediyordum. Çocuk esirgeme yurdunun kapıları üzerime çöktü. Soğuk taş duvarlar, uzun koridorlar ve boşlukla dolu odalar arasında yürürken içimde hem korku hem de bir tür şaşkınlık vardı. Diğer çocuklar bana baktı; bakışlarında merak kadar gizli bir tiksinti, kabul etmeme duygusu da vardı. Albino oluşum, beyaz saçlarım ve farklı ten rengim, onların gözünde beni hem görünür hem de farklı kılıyordu.
İlk günler, sessiz bir savaş