Genç adam yeni yapılacak pırlanta takı tasarımları için yapılan toplantıdan çıkıp yorgun bir şekilde odasına girdi. İşini seviyordu ama bazen kendini fazla kaptırıp yoruyordu. Boynundaki kravatı çıkarıp gömleğinin üstten üç düğmesini açtı. Ceketi çoktan koltuğu boylamıştı. Yakışıklılığını bir etiket gibi üzerinde gezdiren Barlas Karaman her zaman dikkat çekiyordu. Gömleğin kollarını yukarı kıvırıp derin nefes aldı ve içki dolabına doğru yürüyüp kapağını açtı ve çok sevdiği Balvenie "Single barrel" etiketli viskiyi çıkardı. Yüzde elli alkol oranı içeren pahalı viski markası diğerlerinin aksine sonda ağır acı tat bırakmıyor. Ağızda yumuşak ve temiz bir tat bırakarak içen kişiye çok büyük bir keyif veriyor. İçkiyi viski bardağına koyup cam duvarın önüne geldi ve muhteşem İstanbul manzarasını seyrederek içkisini yudumlamaya başladı. Boğazından geçen malt ve bal çağırışımlı aromalı sıvının tadı neredeyse likör gibiydi. Yorgunluğu yavaş yavaş gidiyordu. İçkisi bittiğinde bardağı masaya bırakıp tekrar duvarın önüne geldi. Ellerini cebine koyup İstanbulu izlemeye başladı.
Kapı çalınca arkasına dönmeden 'gel' dedi düz bir sesle. Kapı açılıp kapandığında kim olduğuna bakmak için arkasına döndü ve karşısında babasının sekreteri Burcu'yu gördü. Anlaşılan babası onu çağırıyordu.
"Söyle Burcu" dediğinde kız tam ağzını açmıştı ki telefonu çaldı. Telefonun sesi ile diyeceklerini yutup Barlas'ın telefonu açıp cevaplamasını bekledi. Genç adam telefonla konuşurken Burcu adamı inceliyordu. Şirketteki kızların hepsi ona hayrandı. Yanlarından geçtiğinde hepsi dertli dertli iç geçiriyordu. Nitekim Barlas Karaman dört sene önce evlenip kendini bir tek karısına büyük aşkı Melek'e sunmuştu. Diğerlerine uzaktan bakıp hayal etmek kalmıştı.
Genç kız patronunun oğlunu yakında şirketin tek yetkilisi olacak cehennem kadar yakışıklı adamı izliyordu. Kirli sakalı, dağınık saçları, kar beyazı gömleğin altından kendini parlak elmas gibi belli eden esmer teni insanı günaha sürüklüyordu.
Barlas telefon görüşmesini bitirmiş kendisini izleyen Burcuya bakıyordu. Aklında neler geçtiğini tahmin ediyordu. Bu erkeklik gururunu okşasa da son vermeliydi. Yoksa burda saatlerce böyle kalacaklardı. O yüzden kızın dikkatini çekmek için parmağını şıklattı. Kız nihayet transtan çıkıp kendine geldiğinde kızarmıştı.
"Babam beni mi çağırıyor?" sordu umursamaz sesle.
"Ev..evet efendim" kekelemişti. Gülmemek için dudaklarını bir birine bastırdı Barlas.
"Beş dakikaya odasında olacağımı söyle" eliyle kapıyı işaret etti. Bu gide bilirsin demekti. Kız gülümseyip çıktı odadan.
Burcu çıktıktan sonra Barlas gömleğinin yakasını ilikledi. Saçlarını düzeltip kravatını taktı. Ceketini giymeden çıktı odadan. İki kat yukarı çıkıp babasının odasının önünde durdu. Kapıyı çalıp içeri girdi. Babası elindeki evraktan kafasını kaldırmadan oğluna karşısındaki koltuğu işaret etti oturması için. Barlas bir şey söylemeden oturdu koltuğa. Bu sessizlik hayra alamet değildi.
"Baba" dedi dikkat çekmek için. Yerinde huzursuzca kıpırdanıyordu.
Ahmet Bey kafasını evraktan kaldırıp oğluna baktı. Diyeceklerini aklında