" İnsan, sevdiğine kıyar mı ? "
~Kürşad Kaanalp
__
Ev, çığlık sesleriyle yankılanıyordu. Duvarlar, kadının acı dolu feryatlarını sessizce içine hapsediyor, çaresizliğini daha da büyütüyordu.
Kocasının sert tokatları yüzüne inerken, ona karşı koyabilecek ne gücü ne de cesareti vardı. Tek yapabildiği, sesiyle yalvarmaktı.
"Dur artık, lütfen!"
Ama Necdet'in gözleri öfkeyle parlıyordu. Her bir kelime, adamın damarlarında dolaşan hırsı daha da körüklüyordu. Geri çekilmedi, aksine daha da yaklaştı. Dişlerinin arasından tıslayan sesi bir hançer gibi saplandı kadının yüreğine.
"Hamileyim ne demek lan?! Ben sana çocuk istemiyorum demedim mi?!"
Sert nefesi yüzüne çarptığında, kadının vücudu titredi. Karnını korumak için içgüdüsel olarak kollarını sardı ama Necdet'in gözleri çoktan kararmıştı. Kaçmalıydı... Ne pahasına olursa olsun, bu evden, bu adamdan kurtulmalıydı!
Necdet, kadının saçlarına vahşice yapışarak onu sürüklemeye başladı. Kadın, acıyla yerde sürüklenen bedenini kaldırmaya çalıştı ama adamın kuvvetli elleri, başını geriye doğru çekerek hareket etmesini engelliyordu. Saç diplerinden yayılan keskin acıyla inledi, tırnakları parke zeminde iz bırakırken çaresizce tutunacak bir şeyler aradı.
Balkon kapısının soğuk camı sırtına çarptığında, içi ürperdi. Necdet hiç duraksamadan kapıyı tek hamlede açtı ve kadını dışarı sürükledi. Rüzgâr, yüzüne sertçe çarparken, aşağıya baktığında midesi bulandı. Yükseklik başını döndürdü, panik nefesini sıklaştırdı.
"Necdet, ne yapıyorsun? Lütfen, yapma!"
Kadının sesi titrek ve çaresizdi. Ama adamın yüzü taş gibi sertti. Gözlerindeki öfke, her şeyi gölgeliyordu.
"İyi bak aşağıya, üç gün içinde o çocuğu aldırmazsan sonunu gör!"
Necdet, kadının saçlarını daha da sert çekerek onu balkonun kenarına iyice yaklaştırdı. Kadının ayakları yerden kesildiğinde yüreği boğazına tıkandı.
İçgüdüsel olarak balkon demirlerine tutundu, hayatta kalmak için son bir çırpınışla kendini geriye çekmeye çalıştı. Ama Necdet onu bırakmaya niyetli değildi.
Kadının başını aşağı doğru sarkıttığında, kadının dudaklarının arasından gecenin sessizliğini delen bir çığlık yükseldi.
"Yapma! Yalvarıyorum, yapma!"
Tam o an, içeriden gelen bir gürültü duyuldu. Kapıya sert bir darbe indi, ardından bir tane daha... Ve sonunda kapı neredeyse yerinden sökülerek açılmıştı.
"Ne oluyor lan?!" diye hırladı Necdet.
İçeriye giren gölgeyi fark eder etmez, kadını saçlarından tutarak balkondan çekti ve sertçe yere savurdu. Kadın acıyla inleyerek yere yığıldı. Ama Necdet durmadı. İçeriye girenin kim olduğunu bile umursamadan, yerdeki kadının saçlarını yeniden kavrayıp başını kaldırdı ve suratına patlayan bir tokat indirdi.
"Bağırmayacaksın demedim mi lan sana? İlgi çekme demedim mi lan ?!"
Kadın, başı yana savrulurken acı dolu bir nefes verdi.
"Ölmek istemiyorum," diye fısıldadı dayak yemekten patlayan dudaklarını güçlükle aralarken ama sesini kendisi dahi zor duymuştu. Bedeni karıncalanıyordu yavaş yavaş ve gözleri kararmaya başlamıştı ama bilincini kaybetmemek için dişlerini sıktı.
Kapıyı kırarak içeri giren adam, adımlarını hızla balkona yöneltti.
" O çocuk hele yaşasın, öldürmekten beter edeceğim seni! "
Gözleri, önce yerde kanlar