Sırtımı kapıya yaslayıp fısıldadım:
“Bebeğimi… kimse benden alamaz.”
*
Hayatımın son zamanlarında yaşadıklarımı düşününce, bir cümle gelip oturdu dilimin ucuna. Söyleyince içimi yaktı ama geri de duramadım. Meğer tüm bu olan bitenin arkasında yatan tek şey, bebeğimi benden alıp Melda’ya vermek varmış. Göz göre göre anneliğime el koymaya hazırlanıyorlarmış. Bu düşünce öyle bir acıttı ki içimi, kapıdan uzaklaştım, yatağa uzandım. Sırt üstü yattım, gözlerim tavana dikilmiş, bir noktaya kilitlenmiş halde.
“Ah baba…” dedim kendi kendime. Sesim boğuk, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu.
“Hayatımı mahvettiğin yetmedi mi? Şimdi bir de doğmamış yavruma göz diktiler. Seni asla affetmeyeceğim… En kötüsü de ne biliyor musun? Bana geri dönebileceğim bir kapı bile bırakmadın.”