Bir Nefes Umut

Hayatın en güzel çağında, 18 yaşındaki Selin Yılmaz, üniversite hayalleriyle dolu, neşeli ama içine kapanık bir genç kızdır. Günleri resim yapmak, sınava çalışmak ve ailesiyle küçük mutluluklar yaşamakla geçerken, bir sabah ansızın nefes almakta zorlanır. Başta basit bir üşütme sandığı bu durum, yapılan tetkiklerle bambaşka bir gerçeği ortaya çıkarır: Akciğer kanseri.
O andan itibaren Selin’in hayatı tamamen değişir.
Hastane koridorları, iğneler, serumlar, dökülen saçlar, korku ve belirsizlik…
Ama tüm bunların arasında filizlenen bir şey vardır: Umut.
Annesi Ayşe Hanım her gece gizlice ağlarken, Selin sabahları gülümsemeyi öğrenir.
Ablası Derya, saçlarını dayanışma için kestirir.
Doktoru Cem Bey, ona yalnızca ilaç değil, moral de verir.
Ve Selin, hastanede tanıştığı başka bir hasta olan Zeynep’ten “umudun bulaşıcı bir şey” olduğunu öğrenir.
Her kemoterapi seansı, onun için bir savaş olur;
her sabah yeniden doğmak gibidir.
Korkularını, defterine yazdığı umut dolu cümlelerle bastırır.
Resimlerinde artık güneş, kanatlar ve nefes vardır.
Aylar süren zorlu tedavinin ardından gelen o mucizevi haber:
“Selin, kanseri yendin.”
Ama bu sadece bir hastalığın değil, karanlığın içindeki umutsuzluğun da yenilgisidir.
Selin artık sadece hayatta kalan biri değil;
başkalarına nefes, başkalarına umut olan bir genç kadındır.
Hikâye, umudun bazen bir ilaçtan, bir cümleden, hatta bir nefesten bile güçlü olduğunu anlatır.
Çünkü bazen yaşamak, sadece bir nefese inanmaktan ibarettir.