Rüzgâr, sonsuz çölün üzerinde uğuldarken, kum taneleri sanki binlerce yıl öncesinden sırlar fısıldıyordu.
Kimi der ki, bu kumların altında bir zamanlar göğe yükselen bir şehir yatmaktadır. Altın sütunları yıldızlara değen, bahçeleri cennetle yarışan bir şehir… İrem.
Onu kuran kral, insan kudretinin sınırlarını zorladı. Tanrılara meydan okudu, kendi elleriyle bir cennet inşa etti. Halkı bolluk içinde yaşadı, sarayları ışıkla doldu. Ama hiçbir ihtişam sonsuza dek sürmezdi. Çünkü kibir, en güçlü surları bile içten çürüten bir zehirdir.
Ve bir gün, göklerin sabrı tükendi. Fırtınalar toplandı, çöl ayaklandı. İrem’in altın kapıları sessizliğe gömüldü, bahçeler kumlara karıştı. Şehir, göğe uzanan sütunlarıyla birlikte toprağın altında kayboldu.