Elimde valizimle, demir kapılar ardına saklanmış beyaz villanın önüne gelmiştim. Yolda yaşadıklarımı, duyduğum alaycı sözleri düşündükçe içimde bir isyan büyüyordu. "Sağırlar iş hayatında barınamaz," demişlerdi. "Yapamazsın," diye eklemişlerdi. Şimdi ise yalnızca işitmeyen öğretmenleri kabul eden bir iş kapısına varmıştım.
Villanın görünüşü beni karmaşık bir huzursuzluğa sürüklüyordu. Göz alabildiğine beyaz olan villaya rağmen, çevresini saran gece gibi siyah demir kapılar içimde tarifsiz bir ağırlık oluşturuyordu. Kapılar, bir hapishane parmaklığını andırıyordu. Sanki burada yalnızca evi değil, içinde yaşananları da dış dünyadan saklamak istercesine korunaklı bir şekilde inşa edilmişlerdi. Her bir demir çubuk, bilinmeyen bir sırrı fısıldıyor gibiydi. Kapıların arasından görülen villa, bu siyah kafesin içine hapsedilmiş bir beyazlık gibi duruyordu. Dıştan bakıldığında bu tezat, hem göz alıcı hem de tedirgin ediciydi.
Yavaşça derin bir nefes aldım. Ayaklarımın altında çakıl taşları çıtırdıyor, her adımım beni yeni bir başlangıca biraz daha yaklaştırıyordu. İçimde bir merak ve endişe karışımı büyüyordu. Bir yandan buraya ait olmadığımı hissediyor, bir yandan da içimde yıllardır bastırılmış bir cesaret filizleniyordu.
Valizimi sıkıca kavrarken gözlerim kapının üzerindeki detaylara takıldı. Her bir çizgi, her bir oyma, sanki geçmişten kalma bir hikâye anlatıyordu. O an fark ettim ki burası sadece bir ev değildi; burası, içinde yaşanacak değişimlerin başlangıç noktasıydı. Karşılaşacaklarımı bilmiyordum, ama hazırdım. Gözlerimi kapının soğuk metaline diktim ve bekledim.
Kapılar neden böyle tasarlanmıştı, bilmiyordum. Ama kesin olan bir şey vardı: burada normal olmayan bir şeyler vardı. Siyah demir kapılar, soğuk ve tehditkâr bir şekilde sanki "Buraya gelme!" diye bağırıyordu. Kendimi korku filminden çıkma bir sahnenin içinde gibi hissediyordum. Zile basmadan önce gözüm, üzerinde yazan yazıya takıldı: Barlas Villası. Bu basit iki kelime, bilinmezlikle çevrelenmiş bir kapının ardındaki hikâyeyi fısıldıyor gibiydi.
Her ne kadar villa dışarıdan bembeyaz görünse de içeride yayılan karanlık bir aurayı gizleyemiyordu. Soğuk bir ürperti omuzlarımdan aşağı süzüldü. İçimde bir ses sürekli dönüp gitmem gerektiğini fısıldıyordu. Ama buna kulak asamazdım. Buraya kadar gelmiştim ve başka bir iş bulmam da mümkün değildi. Yüreğimde titreyen son cesaret kırıntılarına tutunarak zile bastım.
Zilin tiz sesi demir kapılarda yankılandı ve ardından sessizlik tekrar çöktü. Kısa bir süre sonra içeriden siyah kıyafetli iki koruma belirdi. Gözleri bıçak kadar keskin ve ürkütücüydü. Beni baştan aşağı süzdüler. Gözlerindeki sertlik, bu yerde kuralların sert olduğunu açıkça belli ediyordu. Korumalardan biri bir adım öne çıktı ve hiç tereddüt etmeden kapıyı açtı. "Buyurun, içeri girin," dedi. Sesi tok ve emrediciydi.
Yavaşça adım attım. Soğuk demir kapının ardına geçer geçmez önümde uzanan büyük bir bahçe belirdi. Bahçe, beklediğimden çok daha geniş ve düzenliydi. Ortasında zarif bir süs havuzu