Kitaplar Özellikler İletişim İndir
FÜG
Genel

FÜG

152Beğeni
3,427Okunma
54 Bölüm
334,394Kelime
27 saat 52 dkSüre
23.10.2025Tarih
FÜG SERİSİ
Zihnimdeki Kaçış
Yaralı bebek
Uyanış

1. Kitap son güncelleme ˚₊· ͟͟͞͞➳❥ 14 ağustos 2024

.
.
.
Bu kurgu tamamen bana aittir ve tüm hakları saklıdır.
.
.
.
Kapak: pinterestten alıntıdır.

TANITIM

Medya: Hakan Peker - Kaldı Bende

Kasıklarında hissettiği dayanılmaz ağrı ile hafifçe gözlerini araladı. Ağaçların arasından sızan güneş, gözlerini açmasına engel oluyordu. Sağ elini kaldırarak gölge yaptı ve açılan gözleriyle etrafı taramaya başladı. Neresiydi burası?

Elini indirerek yerden destek aldı kalkmak için. Canı çok yanıyordu, kasıklarındaki ağrıya da bir anlam veremedi. Zorlanarak da olsa oturur pozisyona geldiğinde kasıklarındaki ağrı daha da şiddetlendi. Oturduğu yerden bir süre etrafı taramaya devam etti gözleriyle; bir ormandaydı, sadece ağaçlar ve kuş seslerinin olduğu ıssız bir orman.

Peki buraya nasıl gelmişti, ya da kim getirmişti onu?

Zihnini zorladı hatırlamak için ancak hiçbir şey hatırlamıyordu. Ayağa kalkmak için bir hamle yaptığı sırada bir inilti firar etti dudaklarından. Bu ağrı dayanılacak gibi değildi.

Kendini zorladı ve kalkmayı başardı. Bu sırada gözü yerde duran beyaz çantaya kaydı. Bir adım attı çantayı almak için ancak tam bu sırada kasıklarından aşağıya doğru sızan ılık sıvıyla bir anda aşağıya çevirdi bakışlarını. İki eliyle eteğini kaldırdı ve dehşete kapılarak acı dolu bir iç çekti; kan!

Bileklerine kadar uzanan, beyaz brode elbisesi kan ve çamurla bezenmişti. Elleri hâlâ eteğini tutuyor, korku dolu gözlerle bacaklarından akan kana bakıyordu.

Ellerini eteğinden çekti ve az önce yattığı yerin az ilerisinde duran çantaya çevirdi bakışlarını. Yerde duran çantaya uzandı. İçinde bir telefon olmalıydı ve gördüğü ilk numarayı arayarak yardım istemeliydi.

Çantanın fermuarını hızla açıp içindekileri yere dökerken elleri titriyordu. Çantanın içinden dökülen birkaç makyaj malzemesi, ayna, ekranı kapalı siyah, saate benzeyen garip bir bileklik ve bir telefon vardı.

Tekrar yere çöktü. Çantanın içinden dökülen eşyaları elinin tersiyle iterek seri bir hareketle telefonu aldı. Telefonun ekranı kırıktı ama yine de çalışıyor olmalıydı. Bacaklarını bükerek yerde rahat bir pozisyon aldı.

Heyecanla telefonun yan tuşuna bastı ancak telefonun ekranı açılmıyordu. Aynı işlemi birkaç kez tekrarladı. Hayır, bu lanet olası telefon çalışmıyordu. Sinirden çıldıracak gibi oldu ve telefonu hırsla tam karşısında duran dev ağaca fırlattı. Çantanın içinden işine yarayacak tek bir şey çıkmamıştı. Ne bir kimlik, ne bir kuruş para. Üstelik telefonda bozuk çıkmıştı. Tekrar kendini zorladı ayağa kalkmak için. Kasıklarının arasındaki sancı canını çok acıtıyordu.

Bel hizasına gelen uzun, dalgalı saçlarının arasında kalan tel tokaları çekip çıkardı. Hissettiği acı ve zihnindeki boşlukla ne yapacağını bilmez bir halde ağlamaya başladı. Kendi etrafında dönerken ona tanıdık gelecek bir iz aradı çağla yeşili gözleri. Bu ormandan nasıl çıkacaktı? En önemlisi de ormandan çıkınca nereye gidecekti? Bir evi, ailesi ya da arkadaşları var mıydı?

Yaşadığı bu bilinmezlikle ağlayarak tekrar dizlerinin üzerine çöktü. Göz yaşları bu ıssız orman da, yavru bir serçenin kanatlarına damlayan yağmur damlası