"Yanlış tren bazen seni doğru istasyona götürür."
♫
"Hop! Doktor Hanım gel buraya." Birdenbire birinin kollarının beni sarmasıyla şoke oldum. Bu ses çok tanıdıktı. Gülümsedim. "Selam." Bu kadar zaman görüşmemenin verdiği buruk hüzünle gülümsemem istemeden de olsa hemen soldu. Benden ayrılıp yüzüme baktı.
"Yüzün neden bu halde? Beni özlemedin mi yoksa?" Ona sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim ama yapamadım.
"Sonunda geldin."
"Seni bekliyorduk."
"Uzun zaman oldu."
Onlar söylenirken aralarına oturup denizi izlemeye başladım. Kısa bir sessizlikten sonra hep sesine hayran olduğum o kişi sessizliği bozdu.
"Lisede ne gelirdik buraya be. Zaman çok çabuk geçti."
"Evet. Keşke o da burada olsaydı. En çok o severdi burayı."
Fark etmiştim aslında eksikliğini. Hepimiz biliyorduk, o çok mutlu olduğu bir yerdeydi. Deniz kenarlarında olduğu zamandan bile daha mutlu bir yerde.
"Çağan..." Diye mırıldandım. Rüzgar tatlı tatlı yüzüme vurdu. Sadece hafifçe gülümsedim. Bu esnada arkamızdan bir ses duyuldu.
"Size inanamıyorum! Beni beklemediniz değil mi!?"
♫
Balım Kayaalp
"Rüzgar!"
Tam sıraya başımı koymuşken duyduğum ses ile ofladım. Bu Rüzgar kim bilir yine kime sataşmıştı? Gerçi bu ses tanıdık gibiydi ama değerli uykumdan vazgeçip kim olduğuna bakmak istemiyordum. Beni ilgilendirdiğini de sanmıyorum zaten.
"Bu cüzdanın dolabımda ne işi var!?" Aynı ses daha yüksek sesli bir şekilde bağırdı. Dur ne? Cüzdan mı? Dolap mı? Ne saçmalıyordu bu şimdi? Rüzgar o kadar ileriye gider miydi?
Rüzgar'ın alayla güldüğünü duydum. "Ben nerden bilebilirim? Senin dolabın değil mi? Çalmışsın, müdüre bildirdim diye bana suç atmaya çalışma!" dedi.
"Seni gebertirim!" Bunu duyduktan sonra sıramın savrulması ve yere düşmemle şokla ortama baktım. Rüzgar savrulan sıramın üzerine yatmıştı resmen. Karşı taraf ise onu yumruklamak için hazırlanıyordu. Başta 'Beni ilgilendirmiyor.' demiştim ama şu an tam olarak beni ilgilendiriyordu.
"Kesin şunu!" Bağırmam üzerine bir anda ikisinin de bakışları bana döndü. "Özgür Hazar Koraltan?" dedim yeni gördüğüm yüz üzerine. "Ne istiyorsun? Defol buradan." dedi. Alayla güldüm. Nasıl olsa yarın gidiyorum bu okuldan. Buna cevap vermemle bir şey olmazdı bence.
Yanlarına ilerledim. "Benim sınıfımdan beni mi kovuyorsun? Kendini ne sanıyorsun sen? Kabadayı mı? Mafya falan mı? Dün akşam kurtlar vadisini fazla izledin herhalde." dedim. Yanına gittiğimde de onu omuzlarından ittirdim. Bir anlığına hafifçe savruldu. Yumruklarını sıktığını fark ettim.
"Ayrıca bu sıra benim. Az önce uykumu böldünüz, yere düştüm. Öküzsünüz anladık ama burası ahır değil."
Öfkeyle nefes alıp verdi. Rüzgar'a baktı. Ardından tekrar bana baktı. "Kurtlar vadisi ve öküz ha? Ben sana sonra göstereceğim ikisini de. Ama