YAZAR'DAN
YEDİ YIL ÖNCE
Bölüm şarkısı; Model - Sarı kurdeleler
O gece hava ağırdı. Ne rüzgâr vardı ne de yağmur, sadece bastırılmış bir gürültü bekliyordu dışarıda, sanki gökyüzü bile bu evin içinde yaşananları duymak istemiyordu.
İlsu, halının üstünde sessizce oturuyordu. Dizi kanamıştı ama önemsemiyordu; çünkü evde kanamak, ağlamak kadar sıradan bir şeydi.
Elindeki küçük oyuncak bebeğin saçlarını düzeltiyor, sonra bozuyordu. Etraf bir hayli dağılmıştı. Ama o da çocuktu oyun oynamak hakkıydı. Etraf dağılmışsa ne olacaktı ki?
Annesinin ayak seslerini duydu fakaf umursamadı.
“Yine dağınık bırakmışsın her yeri!” diye bağırdı annesi, sesi bir bıçak kadar keskindi.
İlsu’nun omuzları istemsizce titredi.“Toparlayacaktım,” dedi, yalan söylemiyordu. Azar işitmektense yorulmayı tercih ederdi. Fakat annesinin ayak seslerini duyduğu anda zaten hiçbir şey yapamazdı.
“Toparlayacaktım değil mi?” diye taklit etti annesi. “Sen hep toparlayacaktın, hep düzelecektin, ama hiçbir şey olmadı. Baban haklı, sen bu eve yükten başka hiçbir şey değilsin!
Bu cümleyle birlikte İlsu’nun kalbi hızlandı. Yine de belli etmedi.
Yine babası…
Yine o ses…
Yine aynı suçlama.
Koridordan ayak sesleri geldiğinde zaman durdu. Ağır, öfke taşıyan adımlar.
Babası gelmişti.
“Ne var niye yine bağrışıyorsunuz?” dedi adam, sesi yorgun ama sinirle karışık bir tondaydı.
"Senin kızın yine evi mahvetmiş," dedi annesi, ellerini beline koyup sinirle ona bakarken.
"İyi de ben-" diyerek İlsu tam kendini savunacakken lafı, babası tarafından ağzına tıkıldı.
“Konuşma,” dedi babası, kısa, keskin bir emirle. “Bir daha ağzından tek bir kelime dahi çıkmayacak.
İlsu’nun gözleri yere kaydı. Sakinliğini korumak,ağzını açmamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Sinirli bir kızdı İlsu. Ağzına geleni direkt söylerdi. Fakat bu uygun bir zaman değildi.
Oyuncak bebeği parmaklarının arasından kaydı, yere düştü. Tüm ses odanın içinde yankılandı.
“Ne dedim ben sana?” diye bağırdı babası. İlsu ise en sonunda dolu gözlerini babasına çevirdi ve, "Ben bir şey yapmadım!" Diye hiddetle bağırdı. Sesi bir çığlıktan farksızdı.
“Sesini kes dedim!”
Bir tokat sesi odada yankılandı.
İlsu yere düştü, kollarını kaldırıp yüzünü korumaya çalıştı. Gözlerinden yaşlar süzüldü. Önce sağ gözünden sonra sol gözünden.
Annesi hiçbir şey söylemedi, sadece duvara yaslandı, kollarını kavuşturdu.O an gözlerinde ne acı vardı ne de merhamet.
Sadece yorgunluk.
İlsu ayağa kalkmaya çalıştı.
Babası ise elini koltuğun koluna vurdu.
“Ne zaman adam olacaksın sen be? Her gün aynı şey!”
"Asıl sen ne zaman bir baba olmayı becerenileceksin!"
“Sana sesini kes dedim!"
Annesi ise dünya yansa umurunda olmayacakmış gibi bir tavırla