Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Göğe Kadar Sen
Askeri

Göğe Kadar Sen

376Beğeni
21,269Okunma
28 Bölüm
136,660Kelime
11 saat 23 dkSüre
12.08.2025Tarih
"Fırtına ve Memleket gözlü kadın"

Yedi yıl...
Yedi sene boyunca bir kere bile adını anmadım, bir kere bile görüşmedik
Ama her gece sesini duydum içimde.

Şimdi karşımdaydı.
Rüzgar aynıydı, dağlar aynıydı
Ama biz başka bir şey olmuştuk.

"Elinde ne varsa sık," dedim.
"Sessizliğinden daha az yakar."

Aşk, intikam ve vatan öyküsüdür.

*******
Dağhan İdris Tüfekçi & Zülal Arga

(Yetişkin içerik)

Memleket Sevdası



Memleket sevdamıza hoşgeldiniz
Kitabın ismi; Göğe Kadar Sen ama aşkı memleket sevdası gibi 🫶🏻🥀

Başladığınız tarihi şuraya alırsam çok iyi olur;


Bölüm Şarkısı;
Kazım Koyuncu-Didou Nana

Artvin- Borçka Çifte Köprü

Dağhan İdris Tüfekçi

"Gözlerime bak!" Sesim ağaçtaki kuşları bile yerinden etti. "Sana, gözlerime bak dedim!"

Köprünün ortasına bir adım daha attım. Karşımda sanki bir heykel vardı. Kıpırdamıyor, nefes almaya bile çekiniyordu.

"Duyduklarım doğru mu?" diye sordum.

Yüzüne baktım ihtiyatla, çaresizce. Yeşil gözleri yüzüm hariç, her yeri turladı.

Soluklarım alelacele boğazıma tırmanıyor, ama ordaki yükten geçemeden kalbime çarpıyordu. Yutkunamıyordum lan.

Gözlerine baktım. Derin nefes boğazımdan buhar olup uçtu. Gözlerinde soluklandım.

Gözleri memleket olan kadın, gözlerinde Karadenizi barındıran kadın...

Bir fısıltı çıktı ağzından.

"Doğru..."

Dağlar da namert vuran bu adama kör kuşun vurmadı da, sevdaluğu göğsüne iliştirdi mermiyi.

Koskoca Artvinde yankılandı o sessiz fısıltı. Fındık tarlalarında dolandı, çaylıkda turladı, Karadenizi aştı da bulunduğum köprüyü yerinden etti.

Belimdeki silaha dayandı elim hızla. Korkuyla baktı gözlerime. Gözlerimizin buluşabilmesi için, illa silahı mı almalıydım elime?

Soğuk namluyu dayadım şakağıma yavaşça.
"Bundan ne farkı var yaptığının?"
Ellerim titremedi. Tetiği çekmek için can attı parmaklarım.

Benim aksime, O karşımda zangır zangır titriyordu.

"Dağhan." dedi "Yalvarırım." dizlerinin üzerine çöktü.

Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Hava pusluydu. Bulutlar, naaşımı yıkamak için bekliyor gibiydi.

"Yalvarırım." Sesi yankılandı bir kez daha. "Beni vur vuracaksan."

Yeşil berraklarına çevirdim gözlerimi.

"Bugün buradan bir cenaze zaten kalktı kadın! Ha bu köprüyü diktin üzerime, gömdün derenin altına beni. Şu kurşun mu öldürecek beni?"

Başımdaki soğuk namluyu havaya kaldırdım. Üç kurşun çıktı, tabancadan. Üçüde göğü delip geçti.

Birinci kurşun banaydı.
İkincisi karşımdaki kadına.
Üçüncüsü ise sevdama.
Üç kurşunda gökyüzünde yankılandı.

Nefes nefese karşımdaki kadına baktım. Boş bakışları yüzümde dolaştı.

Külçe bağlanmıştı sanki ayaklarıma, adım attıkça ağırlaştı yüklerim. Her adım sonum oldu.

Yanına vardığımda, bir adım atmaya mecalim yoktu.

Ben ayakta, o yerdeyken bile kokusu sızdı burnuma. Çepeçevre sardı her yerimi.

Ellerim titredi. Saçlarına dokunmak istedi parmaklarım. Silah tutarken titremeyen ellerim, onun karşısında el pençeydi.

Zor bela yumruk yaptım.

"Zülal!" sesi yankılandı arkamdan. Dönüp bakmadım.

Artık gitme vaktiydi. Güçsüzce devam etti ayaklarım. Köprüden çıktım. Ağlama sesi ceryan etti arkamdan. Dönüp bakmadım.

Artık Karadeniz şahit olabilirdi ki;

Dağhan ve Zülal devri ilelebet kapanmıştı.

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play