Kitaplar Özellikler İletişim İndir
GÖLGELER VE ATEŞ(BXB)
Askeri

GÖLGELER VE ATEŞ(BXB)

4Beğeni
192Okunma
20 Bölüm
4,934Kelime
25 dkSüre
15.09.2025Tarih
Görevler ölümcül, düşmanlar acımasız ama kalpler bir araya geldiğinde hiçbir tehlike onları durduramaz. Asker Timur ve ortağı Şahin, savaşın ortasında birbirlerine hem güveniyor hem de aşık oluyor. Patlamalar, gizli operasyonlar ve komik aksiyon anları arasında filizlenen bir aşk hikayesi. Tehlike, romantizm ve mizahın nefes kesen buluşmasıyla, iki erkeğin yan yana verdiği mücadeleyi keşfedin.

1

Askerliğe ilk adım attığım gün kendime söz vermiştim: “Timur, ne olursa olsun cool görüneceksin.”

Ama işin gerçeği şu ki, daha ilk hafta botlarımı yanlış ayağıma giymiştim. Yeminle söylüyorum, sol bot sağ ayağıma, sağ bot sol ayağıma geçmişti. On beş dakikalık yürüyüşten sonra ayağım sanki çimento kovasına batmış gibiydi. Hadi buyur, cool görün bakalım!

Sabah siperin kenarında çömelmiş, çamura bulanmış üniformamı temizlemeye çalışıyordum. Tabii nafile… Çamurla savaşmaya çalışmak, yağmurla kavga etmeye benziyordu.

“Timur!” diye bağırdı komutan.

“Efendim komutanım!” diye ayağa fırladım. Ayağa kalkarken tüfeğin kayıp omuzdan düşmesiyle birlikte çamura çakıldı.

Komutan kaşlarını kaldırdı. “O tüfeği düştüğü gibi temizlemezsen, sabaha kadar nöbet sende.”

Ben daha panikle tüfeği silerken yanımdan bir ses yükseldi:

“Hadi ver şunu, ben gösteririm nasıl yapılır.”

Başımı kaldırdım ve işte o an gördüm onu: Şahin.

Uzun boyu, keskin bakışları ve o tuhaf, kendine güvenen havasıyla diğerlerinden çok farklıydı. Tüfeği elimden alırken parmaklarının hafifçe avucuma değmesi yani içimden geçenleri söylemeyeyim, askerlik ortamı malum.

“Böyle yapacaksın,” dedi Şahin, tüfeği ustaca söküp temizlemeye başlarken.

Ben de bir yandan hayranlıkla onu izliyorum.

“Ya ben aslında biliyorum da, elim kaydı.”

“Eminim öyledir .” dedi, dudaklarının kenarı kıvrılarak. “Kayan hep senin elin zaten.”

Utançtan kızardım, ama aynı zamanda gülmemek için kendimi zor tuttum.

“Ne yapayım, ben biraz şapşalım.”

“Biraz mı?” dedi, gözlerime bakarak.

Baktığında öyle bir bakıyordu ki, sanki çamur, silah, barut hiçbir şey yoktu; sadece ben vardım. Kalbim göğsümden çıkacak gibi atıyordu. Ama belli etmemek için ciddileşmeye çalıştım.

“Senin adın neydi?” diye sordum, lafı değiştirmek için.

“Şahin.”

“İyiymiş, havalı. Ben de Timur.”

“Biliyorum,” dedi.

“Ha? Nereden biliyorsun?”

“İlk günden beri gözüm üstünde, çaylak.”

Bir anlığına kalakaldım. İçimden geçen: Yoksa bana mı ilgi duyuyor?

Ama tabii dışarıya sadece aptal bir gülüş sızdı.

Tam ikimizin arasında hafif elektriklenme olmuşken, komutan yine bağırdı:

“Timur! Temizlediysen nöbete çıkıyorsun. Yanına da Şahin geliyor.”

Benim beynim: Allah kahretsin… ya da… Allah razı olsun?

&

Gece nöbete çıktık. Ay ışığı dikenli tellerin üstünde gümüş gibi parlıyordu. Rüzgâr uğulduyor, sessizlik ağır bir battaniye gibi üzerimize çöküyordu. Şahin yanımda, tüfeğini hazır bekletiyor. Ben ise, kendi kalbimle savaşıyorum.

“Timur,” dedi sessizce, “korkuyor musun?”

“Ne korkması ya ben var ya ben cesaret abidesiyim.”

“Ellerin titriyor.”

“Üşüyorum ben.”

“Yaz günü ortasında mı?”

Yakalandım. Boğazımı temizleyip baktım ona. O an fark ettim ki, savaşın ortasında en çok korktuğum şey mermiler değil.Şahin’in gözlerinin içine fazla uzun bakmaktı.

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play