Bütün Türkiye'yi birkaç dakika içerisinde ayağa kaldıran şey sadece Türkiye'yi değil aynı zamanda İspanya, Fransa, Portekiz ve Andorra'da büyük bir kıyamet kopmuşçasına birbirine katmıştı. Karanlığın sızdığı ince açıklık bütün ülkeleri etkisi altına almıştı. Öyle ki karanlık ve karanlığın sahibi bu ülkelerin üzerinden çekilirse, ülkelerin dengesi sarsılacaktı. Bundandır ki bu adamın önemi tek bir kişi veya ülke için değildi. Ülkelerin bütün mafya liderlerini ayağa kaldıran bu durum, İspanya'nın ve birçok ülkenin en tanınan ve en büyük mafya lideri Marcos Lazaro Fernavil'in ağır yaralanmış olmasıydı.
İstanbul'un ünlü baş hekimleri ve profesörleri açılan telefonlar ile en yakın hastaneye teşrif ederken, babası tarafından açılan telefon ile gelecek bu önemli hastanın ameliyatına gireceğini öğrenen uzmanlığının ikinci yılında, gelen diğer önemli insanlara göre çok daha amatör kalan Yasel Soyel, yirmi beş yıllık hayatı boyunca daha önce hiçbir zaman babasının kararlarını sorgulamasa da buna karşılık, "Ben nasıl yapacağım? Daha önce tek başıma hiçbir ameliyata girmedim. Yolda bir sürü profesör ve başhekim var." dese de babasının kararından dönmeyeceği, sert ve keskin ses tonundan gayet açık bir şekilde anlaşılıyordu. "Mesleğim elimden gider-" diye konuşmasından dakikalar sonra ağır yaralı mafya lideri hastanenin kapısına gelmiş olacaktı.
"Sana bu zamana kadar ne öğrettiysem göstereceksin. O adamı öldürürsen yaşayamazsın duydun mu beni? Ne seni ne beni tutarlar bu hayatta. Seni izleyecek doktorları dinleyebilirsin ancak her şeyi kendin düşün her zaman en iyisini düşünebil diye seni bunca zaman yetiştirdim. Gelen adamın yüzündeki örtüyü hiç kimsenin kaldırmasına izin verme bir tek sen görebilirsin unutma gören ölür." yüzüne kapanan telefon ile yanına gelen hemşire ordusu, "Hocam gelmek üzereler." diye konuşması eş zamanlarda gerçekleşmişti.
Bunca zaman meslek hayatı boyunca ellerinin titrememesi gerektiğini en yakını, babasından öğrenmiş kadının elleri titriyordu. Hayatı ve çekirdek ailesinde onun yanında hayatta, kalan tek kişinin yaşamı birkaç dakika sonra ellerinin altında olacaktı. Gelen kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Öyle ki kimse bilmiyordu. Bilinen tek şey gelen kişinin yaşaması gerektiğiydi. Hızlı adımlarla, hazırlanan ameliyathaneye girdi. Hemşirelerin yardımıyla hazırlandığında, soğuk odaya girdi. Her şey, bir hastadan daha fazla kişiye gerekli olabilecek kadar hazırdı.
Gelen adamın kim olduğu önemli değildi. Tek merak ettiği bu kadar önemli olması ve herkesin hayatının tek bir adama bağlı olmasıydı. Daha garibi ise bu kadar fazla kişinin hayatının dolaylı yoldan ise kendine bağlanmış olmasıydı. Bugün bu adamın hayatı ve diğer birçok kişinin hayatı da adamın atması için uğraşacağı kalbine bağlıydı. Yarın öbür gün kendi kalbi biraz sonra ellerinin altında atması için uğraşacağı kalple bir olacak olması ise kariyeri için adadığı hayatının, kadere karşı