Ay ve Güneş’in kadim diyarı:Elyndor Elyndor Krallığı’nda akşam yemeği vaktiydi. Güneş Kralı Vireon, Ay Kraliçesi Sandora ve Ay ile Güneş’in veliahtı Saleris, sakin bir şekilde akşam yemeklerini yiyorlardı. Salonu çatal ve bıçak sesleri kaplamıştı... Ta ki Kral Vireon konuşana kadar.Kral Vireon, “Saleris, artık 19 yaşına geldin ve güçlerini kullanmakla alakalı her şeyi öğrendin. Lunethil ve Virelya Akademisi’ni yıllar önce bitirip, iki yılda Evalorne Akademisi’nde sınavlara girerek kendinin ne kadar saygın bir peri olduğunu kanıtladın.Şimdi önünde üç seçenek var. Hangi akademiye gitmek istediğinin kararını sana bırakıyoruz. Ben ve annen, Serelith Akademisi’ni tercih ediyoruz. Çünkü yıllarca ülkelerimiz için saygın periler yetiştirdiler. Annenle bende oradan mezunuz.Sana, gelecekte yöneteceğin bu ülkeyi nasıl yöneteceğini, adaleti nasıl sağlayacağını en iyi öğreten okul. Unutma, diğer ülkelerin kral ve kraliçesi de oradan mezun. En kısa zamanda kararını bekliyorum. Afiyet olsun.”diyerek peçeteyle dudaklarını sildi ve odasına geçti.Saleris, kendisine verilmeyen söz hakkıyla bu seçimi yapmasının zorunlu olduğunu anladı. Bir umutla annesiyle fikrini paylaşmaya karar verdi.“Kraliçem, ben o üç akademiye de gitmek istemiyorum. Sizin dediğiniz kadar prestijli bir akademi olabilir; fakat ben normal bir peri değilim.” Demesiyle annesi platin rengi kaşlarını havaya kaldırarak, “Niye, sen normal bir peri değilsin?” Dedi. Saleris bazen bu tepkilerinden sonra gerçekten egoist bir peri mi diye çok düşünüyor. Bir anlık sinirle egosu onu ele geçirerek karşısındakinin kraliçe olduğunu unutup saygısını aştı.“Kraliçem, sizin kaç gücünüz var? Durun, siz söylemeden ben söyleyim: Siz bir Ay perisisiniz. Peki, ben ne perisiyim? Ay ve Güneş perisiyim. Yani normal perilerin aksine iki güce sahip bir periyim. Yüzyıllar sonra bu bir ilk değil mi?”Nefessiz bir şekilde konuşmuştum.