Bölüm...1
Hansel aynanın karşısına geçti, elbisesinin eteğini hafifçe düzeltti. Siyah saçları omuzlarına dökülüyordu; kahverengi gözleri ışıl ışıldı. Gür ve uzun kirpikleri, kiraz gibi dudaklarıyla yüzüne ayrı bir güzellik katıyordu. Dizinin biraz altında biten siyah elbisesi, zarafetine zarafet eklemişti.
Hansel gerçekten çok güzel bir genç kızdı. Kim görse dönüp bir daha bakıyordu ona. Zaten Adem de onu ilk gördüğünde, o an vurulmuştu. İşte bugün, onu istemeye geleceklerdi. Hansel daha on yedi yaşındaydı; on sekizine girmesine dört ay kalmıştı.
Annesinin seslenmesiyle odadan çıktı. Mutfağa geçtiğinde, annesiyle yengesini telaş içinde buldu. Hacer Hanım, kızına uzun uzun bakıp başını salladı.
“Tüh, tüh... Maşallah,” dedi hayranlıkla. Kızının güzelliği karşısında gözleri doldu, ellerini açıp dua okudu ve nefesini onun yüzüne üfledi. Gözyaşları yanaklarına süzülürken, “Kızım büyümüş de gelin mi oluyor?” diye fısıldadı.
Hansel birkaç adım atıp annesinin yanına geldi. Elini tuttu, sonra sıkıca sarıldı ona.
“Ama sen böyle yaparsan ben nasıl giderim, anne?” dedi hüzünle.
Hacer Hanım gözyaşlarını silip, “Sen bana bakma,” dedi gülümsemeye çalışarak. “Bazen böyle oluyor işte...” O an anne-kız birbirlerine daha da sıkı sarıldılar.
Tam o sırada Hansel’in küçük kardeşi Asel koşarak içeri girdi.
“Anne! Misafirler geldi!” dedi nefes nefese.
Hacer Hanım toparlanıp ayağa kalktı.
“Kızım, ben misafirleri karşılamaya gidiyorum. Sen de birazdan gelirsin, büyüklerin elini öpersin,” diyerek mutfaktan çıktı.
Hansel ise heyecandan yerinde duramıyor, mutfakta dolaşıp duruyordu. Kalbi hızla atıyordu. Dakikalar geçti. Nihayet annesi tekrar gelip, “Hansel, hadi kızım... Misafirlere bir merhaba de,” dedi.
Hansel elbisesini düzeltti, derin bir nefes alıp salona yöneldi. Kapıdan içeri girdiğinde gözler bir anda ona çevrildi. Adem de başını kaldırıp bakınca, güzelliği karşısında adeta büyülendi.
Hansel, büyüklerden başlayarak herkesin elini öptü.
“Hoş geldiniz,” dedi zarif bir sesle.
Herkes tebessüm ederek karşılık verdi. Adem de hafif bir tebessümle,
“Hoş bulduk,” dedi ve elindeki çiçekleri ona uzatıp mutfağa yöneldi.
Hansel kahveleri hazırlayıp içeriye götürdü. Adem’in babası Osman Bey, usulünce sözü aldı ve Hansel’i, babası Rüstem Bey’den istedi. Rüstem Bey önce kızına döndü, fikrini sordu. Elbette bu sadece bir formaliteydi; çünkü o çok iyi biliyordu kızının gönlünün Adem’de olduğunu.
Hansel, mahcup bir sesle,
“Baba, siz nasıl uygun görürseniz,” dedi.
Bunun üzerine Rüstem Bey de kararını verdi. O gece, kalabalığın huzurunda söz kesildi. İki genç de mutluluktan uçuyordu. Hayallerinin ilk adımı atılmıştı. Henüz bilmedikleri ise, geleceğin onlar için ne hazırladığıydı.
Söz kesildikten kısa süre sonra Adem’in ailesi Mardin’e döndü. Hansel ise Urfa’da, nişan günü için gün saymaya başladı. Aradan bir hafta geçmeden, Adem yeniden Urfa’ya geldi. Rüstem Bey’den izin aldı; Hansel’i ve yengesi Asiye’yi de alarak bir restorana gittiler. Çünkü Rüstem Bey, sözlü dahi olsa kızını tek başına göndermeyecek kadar titiz bir babaydı.
Restorana