Her halimle güzelim. Dağınık cümlelerim, kusurlarım, hoşlanmadığım hiçbir şey yok. Yine de etrafımdaki insanların dikkatini çekemiyorum. 21 yaşındayım... Kahverengi saçlarım, mavi gözlerim ve genç bir kız için standartların üzerinde bir boyum var. Çocukluğumdan beri 1.75 boyunda olmamın ve her duruma karşı pozitif bakış açımın insanların dikkatini çekeceğini düşünürdüm. Şimdiye kadar bu mümkün olmadı. Garip olan şu ki, hiçbir erkek bana evlenme teklif etmek için yaklaşmadı.
Bunun ötesinde, "Arkadaş"diyebileceğim, arkadaşım olmak isteyen, dertlerimi veya acımı paylaşan tek bir kişi bile olmadı. Çocukluğumdan beri hep yalnızı oynadım. Tek başımaydım. Bu durum evde de değişmezdi. Tek çocuktum. Babamı çocukken kaybettim. Edebiyatta "kayıp" kelimesinin en bilinen haliydim. Her şeye rağmen, sadece başım ağrısa bile mutlu olurdum; kardeş sevgisine duyduğum özlemden, bazen Pollyanna'nın kız kardeşim olmasını isterdim.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyim. Adım Lale. Annemin bana neden Lale adını verdiğini şimdiye kadar anlayamıyordum. Çiçekler sevilmek, koklanmak ve hoş karşılanmak için yaratılmışken, neden sürekli yalnızlığın ve karşılıksız aşkın dipsiz kuyusunda yürüyordum? Olumlu ruh hallerim, hayata olumlu bakış açım ve Erdem'e olan aşkım, beni kovup sınıfın en sıradan kızı Reyhan'la çıkmaya başladığı anda aniden sona erdi.Erdem, ismine yakışır bir adamdı. Erdemliydi, dürüsttü, çalışkandı ve çok yakışıklıydı! Keşke yeşilin binlerce tonunun karışımı olan gözleri sadece bana ait olsaydı. Beni görmüyordu. Kahretsin, beni göremeyenler listesinde o da vardı!.
Görünmezlik peleriniyle mi geldim dünyaya? Gittikçe daha da derine battığımı hissettim. Hayatımın aşkı karşımda duruyordu ama o, en donuk ve en uyuşuk insana, Reyhan'a çılgın bir aşkla bakıyordu. Bu durumu değiştirmek için bir şeyler yapmalıydım...