Yazardan
Aşk… bazen bir meltemin sesiyle başlar, bazen bir bakışla, bazen de hiç ummadığın bir anda, bir zeybeğin gururlu adımlarıyla.Benim hikâyem, kalbimin en sessiz köşesinde esen bir Lodos’la başladı.O rüzgâr bana ilk dokunduğunda, hayatımın geri kalanını değiştireceğini bilmiyordum.Ne tuhaftır ki bazı insanlar kalbimize kazınır, ama ellerimizden kayıp gider tıpkı denizin köpükleri gibi.
Lodos, adını taşıdığı rüzgâr gibiydi; ne zaman, nereden eserse essin, ardından mutlaka bir iz bırakırdı.Bakışları hem fırtına, hem sığınak…Bir anlık gülümsemesi bile yüreğimi yakmaya yetiyordu.Ben, Derya.Deniz kadar geniş, ama bir o kadar da dalgalı bir kalbin sahibiyim.Onunla tanıştığımda, kendimi yeniden doğmuş gibi hissettim.Sanki yıllardır içimde yankılanan sessiz bir ezgi, ilk defa birinin adımında ritmini bulmuştu.
Ama büyüler sonsuza dek sürmez.Bir gün o dağların eteklerinde, rüzgârın sustuğu bir akşamüstü, bir zeybek adımıyla başlayan hikâyemiz, bir sessizlikle bitti.Ne bir veda sözü, ne bir son bakış…Yalnızca geride kalan bir mektup.Nemli bir kâğıtta yarım kalmış bir cümle:
“Eğer rüzgâr yine denize dönerse, bil ki seni hâlâ seviyorum…”
O mektubu uzun süre sakladım.Her satırını ezberledim, her kelimesini içime işledim.Sonra bir gün, ellerim titreyerek onu ateşe verdim.Kâğıt yandıkça, içimdeki her anı, her umut, her kırık cümle kül olup havaya karıştı.Ve o an anladım…Bazı sonlar sessizce değil, küllerin arasından doğar.
Alevler sönerken, dumanın arasından bir cümle yankılandı içimde:
“Her son, bir başlangıç mıydı… yoksa sadece başka bir son mu?”