Kitaplar Özellikler İletişim İndir
Kurbağa Prens ve Portakal Çiçeği
Gençlik

Kurbağa Prens ve Portakal Çiçeği

12Beğeni
43Okunma
1 Bölüm
750Kelime
4 dkSüre
06.09.2025Tarih
Kurbağa Prens ve Portakal Çiçeği

“Okuldan çıkarken her şey sıradandı. Yorgun, telaşlı ve yalnızdım. Portakal ağaçlarının çiçek kokusuna sığınarak, elimdeki kitaba gömülüp yürüyordum. O yolu her zaman sevmiştim; çünkü sanki bana ait bir sır saklıyordu.

Sonra bir ses duydum. Çocukça bir şarkı… Kendi hâlinde, çekinmeden söylenen saf bir melodi. Başımı kaldırdığımda, benimle aynı okul formasını taşıyan birini gördüm. Onu tanımıyordum, ama söylediği şarkının ardındaki samimiyet içimi ısıttı.

O an anladım ki bazı karşılaşmalar planlanmaz; tesadüf gibi görünür ama aslında kaderdir. Portakal çiçekleri eşliğinde başlayan bu hikâye, belki de benim en güzel masalımın ilk satırlarıydı.”


---

✨ “Bazen bir şarkı, bütün masalı başlatır.” ✨

1. Okul Yolu

Portakal Çiçekleri ve Küçük Kurbağa

O gün, diğerlerinden biraz farklıydı. Sınıfta yoğun bir gün geçirmiş, üç sınava birden girmiştik. Bir yandan da zihnimde yeni başladığım fantastik romanın kahramanlarıyla tüm gün yaşamıştım. Ders biter bitmez çantamı alıp çıkmıştım ama merdivenleri yarılayınca hatırladım: kitabımı sıranın altında unutmuştum! Kalbim sıkıştı. Onsuz eve dönemezdim. Kitaplar, benim nefesim gibiydi.

Geri döndüm, kitabımı aldım ve en üst kattaki sınıftan aşağıya inerken fark ettim ki herkes çoktan gitmişti. Koca okul bomboştu. Koridorlarda yankılanan adımlarım bana yalnızlığımı hatırlatıyordu. Belki ilk kez, eve dönüş yolunda tek başıma olacaktım.

Kitabımı sıkıca tuttum. Daha yeni başladığım fantastik serinin ikinci kitabıydı bu. Kapaktaki ay figürü gözlerimin önünde parıldıyordu. Bir vampir romanıydı. Sayfalarını araladım, gözlerim sözcüklerin içine kaydı. Dünyamı değiştiren büyülü cümleler arasında yürümeye başladım.

Portakal ağaçlarıyla dolu sokağa çıktığımda içime bambaşka bir huzur doldu. Yol boyunca tüm evlerin önünde portakal ağacı dikiliydi. Mart ayıydı ve bütün ağaçlar çiçek açmıştı. Koku o kadar yoğundu ki sanki sadece burnumdan değil, kalbimden de girip içime işliyordu. O sokak benim çocukluğumun en güzel anısıydı o güne kadar. Çiçeklerin kokusu, beni gerçeklikten koparıp masal kitaplarının içine çekiyordu.

Tam o sırada bir ses duydum. Önce rüzgârın oyunu sandım. Ama hayır, bu bir şarkıydı. Çocukça, saf, çekinmeyen bir ses… Kitabımdan başımı kaldırdım. Yolun ilerisinde, benimle aynı okul formasını taşıyan bir çocuk yürüyordu. Etrafına hiç aldırmadan, gürültüyle şarkı söylüyordu:

 “Küçük kurbağa, küçük kurbağa,

Kuyruğun nerede…

Kuyruğum yok, kuyruğum yok,

Yüzerim derede…”

O güne kadar onu hiç fark etmemiştim. Aynı lisede okuduğumuzu üzerindeki formadan anlamıştım ama yüzünü bir türlü anımsayamıyordum. Belki koridorda yanımdan defalarca geçmişti, belki de bahçede aynı ağacın gölgesinde oturmuştuk… Ama ben hep kendi dünyama gömülmeyi seçmiştim.

Adımlarım bir anda yavaşladı. İçimde tanımlayamadığım bir sıcaklık hissettim. Tebessüm ettim. Çocuk şarkısı söyleyen birini en son ne zaman görmüştüm? Belki yıllar önce, belki hiç. “Ne güzel söylüyor,” diye düşündüm, “çekinmeden, utanmadan…”

Onu rahatsız etmemek için geriden ve neredeyse nefesimi tutmuş şekilde sessizce yürümeye devam ettim. Kalbim hafif bir merakla çarpıyordu. Kimdi o? Neden böyle içten ve neşeyle söylüyordu?

Biraz ileride, yol kenarındaki bir evin önünde durdu. Tam o sırada pencere açıldı. İçeriden, saçları iki yandan örgülü küçük bir kız ona doğru el salladı.

— Abiii!

O an her şey zihnimde yerine oturdu. Bu şarkıyı kız kardeşi için öğrenmişti. Belki de her gün, her akşam, defalarca söylüyordu ona. Küçük bir çocuğun gülümsemesi için, bütün mahalleye şarkı söylemekten çekinmeyen bir genç…

Yüzümdeki tebessüm daha da büyüdü. İçim ısındı, kalbim yumuşadı. Gördüğüm manzara, hiç bilmediğim bir aile masalının içine davet gibiydi.

Çok geçmeden kapı açıldı. Güzel, genç bir kadın çıktı. Yüzünde

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play