Yine beraberiz.. Sana söylemiştim.
E o halde efsane kaldığı yerden devam ediyor.
Şu an basılı halde olan Hilekar'ın tamamını ve yine basılı olan Lider'in ilk bölümünü bitirdin.
Keyifle oku...
Şarkı: Within Temptation - Supernova
-Aidanhell-
"Hepsini öldürün."
Yaşlı eğitmenim Rohan, tereddütle gözlerime baktı. Orada bir yerde farklı bir ben görmeyi umuyor gibiydi ama göremezdi. Ben bütünüyle değişmiştim.
Avcılardan nefret ediyordum. En çok da ela gözlü, kumral saçlı olanından. Cassie... Ona duyduğum şeyin adı nefretse ben hayatım boyunca kimseden nefret etmemiştim herhalde. Onu yeryüzünden silmek istiyordum. Bana böyle hissettirdiği için ondan tiksiniyordum. Düşünüyordum da... Öldürdüğümde nefretim biraz olsun azalabilecek miydi? O güzel beyaz boynunu sıkarak yaşamına son verdiğimde eskisi gibi aldığım nefeslerin bir anlamı olacak mıydı?
Bilmiyordum.
Omuzlarım yenilgiyle çökerken kendimi tahtımın soğuk metal yüzeyine bıraktım. Dirseklerimi dizlerimin üzerine koyarak başımı ellerimin arasına aldığımda nefesim göğsüme sığmıyordu. "Rohan, beni duydun, bütün avcıları öldürün." Rohan yanıt vermedi. Küstah iblisçem anlaşılan emrimi sorguluyordu.
Başımı hafifçe kaldırıp öfkeli kızıl gözlerimi yaşlı adama yönelttim. Rohan ürktüyse bile geri çekilmedi. Senelerdir benimleydi, beni hemen hemen herkesten iyi tanıyordu. Nihayet uzunca bir düşünme seansından sonra konuşmaya karar verdiğinde, "Avcıları öldüremeyiz, en azından tamamını," dedi sessizce.
Az önce ne demişti bu adam? Nasıl öldüremezdik? Onlar insandı, ben ise değildim ve insanlar öldürülebilirdi.
"Ne demek istiyorsun?" dedim tahtımda huzursuzca doğrulurken.
Rohan'ın bileklerine Morgain incisi kazındığından bu yana yüz seneden fazla geçmişti. Elli yıldır ise onun rehberliğiyle yaşıyordum, onun ve Aloha'nın. Daha önce Rohan'ın tek bir mantıksız cümle kurduğunu hatırlamıyordum, o halde neden şimdi böyle diyordu?
"Avcıların bir kısmı dünyaya indiler." Verdiği haberden ne kadar mutsuz olduğunu belirtircesine yüzünü astığında elimle çenemdeki yeni çıkan sakallarımı kaşıdım. Pekâlâ, işte bu her şeyi değiştirirdi. İkinci savaştan beri avcılar yeryüzüne inmemişti. Şimdi ne olmuştu da fikirlerini değiştirip, kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırarak burayı terk etmişlerdi?
İblisçem ellerini kucağında birleştirip yaramaz bir çocukmuş gibi yaşlı gövdesini ileri geri hareket ettirdi. "Vampirler yeryüzüne indiler, avcılar da peşlerinden gitti." Tabii ya! Cassie'nin kaçık halkı tehlikeden korkmazdı, inadına peşine takılırlardı. Gerçi artık onlar Cassie'nin halkı değildi. Belki de hiç olmamışlardı. Ahmak avcı, safkan bir şeytandı. Ve bunu saklamıştı. Benden bile!
Kaşlarımı çatıp biraz olsun düşünebilmek için çevreme, artık tamamen benim olan dev modern taht salonuma bakındım. Taht odasının krallıktaki en görkemli yer olması gerekiyordu. Babam izlenime değer verirdi. Bu yüzden altın işlemeli ortaçağdan kalma toplantı masam, gövdeleri yer yer koyu Gargoyle kanıyla yıkanmış yine altından dev sütunlarım ve tepelerinde taşıdıkları görkemli bir tavanım vardı. Tüm bunlar cadı büyüleriyle cilalanarak ekstra destansı ve büyüleyici gösteriliyordu. Peki, neden her şey bana solgun ve ruhsuz görünüyordu?
"Neden bu