Hayat bazen en sessiz köşelerinde fısıldar bize. Dikkatle dinlersen, gördüğün her yüzün, attığın her adımın ardında bir sırrın saklı olduğunu fark edersin. Bazılarını görmezden gelir, bazılarının farkına varırsın. Belki de her sır her karşılaşma, hayatın bize fısıldadığı küçük tesadüflerin bir parçasıdır.
Sabahın erken saatleriydi. Güneş, İstanbul'un dar sokaklarından süzülerek dükkanımın vitrin camlarına vuruyordu. Camdaki şişeler altın sarısına boyanmış gibiydi. Kapıyı açarken derin bir nefes aldım. Hava hala serindi. Hafif bir sonbahar esintisi vardı. İçeri girdiğimde o kendime has koku -lavanta, vanilya , gül ve hafif odunsu notaların karışımı- bana 'evindesin' dedi. Melidil, sadece iş yerim değil, kendi dünyamın küçük bir köşesiydi.
Tezgahın üzerindeki parfüm şişelerine bakarken, her birinin farklı bir hatırası olduğunu fark ettim. Bu şişeler sadece hoş koku üretmiyordu. Aynı zamanda anıları canlandırıyordu.
Elime küçük bir gül şişesi aldım. Küçüklüğümde annemle birlikte gittiğimiz bahçelerdeki güllerin kokusu geldi aklıma. Annem her zaman parfümlerle uğraşırdı. Küçükken onun yanına oturur, şişelerin içindeki renkli sıvılara karışan kokulara bakardım. Her şişe, annem için bir hikayeydi. Bazen bir anıyı hatırlatır, bazen bir duyguyu canlandırırdı. Onun dünyasına hayran kalmıştım. Ama annemle babamı o kazada kaybettikten sonra parfümler bana hem bir teselli hem de annemle olan bağımı güçlendirmişti.
Hatıraları hala içimde, gözlerimin önünde yaşıyor gibiler.
Arka tarafta İdil, hazırlık odasında kendi işine dalmıştı. Kıvırcık saçları her zamanki gibi kendi başına bir hikaye anlatıyordu. Sanki her buklesi ayrı bir düşünceyle yaşıyor, onunla birlikte gülüyor, bazen de sinirleniyordu. Sabahın ilk ışıkları saçlarının arasına dolmuş, karamel tonlarını parlatmıştı.
Onunla aramızdaki sessiz uyum bana her zaman güven verirdi. İdil, kendi ayakları üzerinde duran ve ne istediğini bilen biri. Bizim bağımız onunla çok derin. O sadece kuzenim değil aynı zamanda en yakın arkadaşımdır.
"Günaydın Melina" dedi , hafif bir gülümseme eşliğinde. Parmaklarındaki yüzükleri düzeltiyordu. "Yine şişeleri kontrol ediyorsun fark ettim."
Hafifçe gülümsedim. "Evet, biraz sabah ritüeli gibi oldu. Her şişeyi açmak her kokuyu hissetmek, sanki her gün yeniden doğuyorum."
İdil başını salladı ve masasına döndü. "Senin için parfümler sadece koku değil, hatıra, değil mi?"
"Evet.." dedim, gözlerim vitrindeki güneş ışığını takip ederken. "Ve belki bir gün, başkalarına da hatıralarını yaşatabilecek bir markam olacak. İnsanların ruhlarına dokunmak istiyorum İdil. Koku sadece bir duygu değil, bazen insanların unuttuğu şeyleri hatırlatıyor."
İdil hafifçe gülümsedi, gözlerinde taktir vardı, "Bir gün insanlar senin parfümlerini sadece koku olarak değil, hissettikleri duygularla hatırlayacak, buna eminim."
"Umarım öyle olur İdil, senin desteğin olmasaydı bunu başaramazdım." dedim hafifçe utanarak ve içtenlikle.
İdil bana doğru eğildi ve hafifçe omuzlarıma sarıldı. Sıcaklığı ve yakınlığı içimi ısıttı, o anda bütün kaygılar ve küçük