Nevra, laboratuvarın soğuk metal masasında uyandı, gözleri yavaşça açıldı. Etrafındaki monitörlerin bip sesleri kulaklarında yankılanıyor, floresan ışıklar yüzünü yalıyordu. Dr. Ares Vogel, yanında duruyordu; yüzünde zafer dolu bir gülümseme vardı, ama gözlerinde bir gölge seziliyordu – sahiplenici bir arzu. "Hoş geldin, sevgilim," dedi, eli Nevra'nın yanağını okşayarak, parmakları teninde hafifçe geziniyordu. Nevra’nın zihni hâlâ bulanıkdı – Kai’nin dönüşümü, mağara, kaçış… Hepsi bir simülasyon muydu? "Ben... Gerçek miyim?" diye mırıldandı, sesi titreyerek, bedenini hareket ettirmeye çalışırken bağlı olduğunu fark etti.Ares güldü, hafifçe, ama sesinde bir gerginlik vardı. "Elbette gerçeğin içindesin. Ama simülasyon seni güçlendirdi. Artık tam anlamıyla hissediyorsun – acı, zevk, korku." Lena, arkadan izliyordu, elleri kenetlenmiş halde, gözlerinde bir endişe parıltısı. Nevra, içten içe bir plan kurmaya başladı: Kaçacaktı, ama bu sefer akıllıca, adım adım. Kai’nin anısı – onun dokunuşu, öpücükleri – hâlâ canlıydı. Neden Kai'yi tanıyormuş gibi hissediyordu? Çünkü Ares, Nevra'yı başta Kai için yaratmıştı; ölen sevgilisi Anna'nın benzeri olarak. Nevra'nın bilincine Kai'nin hologramını yerleştirmişti, bu yüzden simülasyonda onu "tanıyordu" – bir yabancı olarak yardımına gelen, ama derinlerde tanıdık gelen biri. "O gerçek olamaz mı? Belki sadece bir testti," diye düşündü, ama kalbi kabul etmiyordu. Ares’in gözlerindeki arzu, onu tedirgin ediyordu – sonradan Nevra'yı kendine istemişti, işler değişmişti.O gece, Ares Nevra’yı özel odasına çağırdı. Oda, neon ışıklarla aydınlatılmış, duvarlarda holografik ekranlar yanıp sönüyordu. "Gel, sevgilim. Artık benimsin," dedi Ares, sesi emredici ama yumuşak. Nevra, rol yapmaya başladı – arzuluyormuş gibi davranarak güvenini kazanacaktı. Öpüştüler, Ares’in elleri bedeninde gezinirken Nevra inledi, "Evet, efendim... Seni istiyorum," diye fısıldadı, ama içten içe mideniz bulanıyordu. İlişkiye girdiler; Nevra, farklı pozisyonlar denemelerine izin verdi, üstteyken Ares’e fısıldadı, "Daha derine, lütfen," diye, ama gözleri uzaklara bakıyordu. Bu bir plandı: Ares’i kandırarak güvenini kazanacak, holocom sistemlerini hackleyecekti. Ama her seferinde bir şüphe: "Ya bu da simülasyon olursa?" Ares’in nefesi hızlanırken, Nevra zihninde Kai'yi düşünüyordu – onun nazik dokunuşları, simülasyonda olsa bile gerçek hissettiren anlar.Günler geçti. Nevra, Ares’in sapkın isteklerini yerine getiriyordu – çift cinsiyetli simülasyonlar, acı dolu deneyler, her biri bedenini ve zihnini yoruyordu. Ama geceleri yalnızken, simülasyon kodlarını analiz ediyordu, holocom’lardan sızan verileri inceliyordu. Birkaç kaçış girişimi yaptı: Birinde laboratuvar kapısını hackledi, koridorlardan koşarak sokaklara çıktı, uçan arabaların arasında kayboldu, ama uyandığında yine masadaydı, Ares’in gülüşüyle. "Yine mi?" diye haykırdı içinden, yumruklarını sıkarak. Kısır döngü başlamıştı. Üstelik, Ares'in sapkın müşterileri Nevra'yı öğrenmişti – holocom sızıntılarıyla. Herr Müller gibi milyarderler, "O modeli istiyorum, çift cinsiyetli arzularım için mükemmel," diye baskı yapıyorlardı. Victoria ise, "Köle olarak sahip