Yağmur gibi üzerine kasvetin yağdığı zamanlarda…İnsan bir sığınak mı arar, yoksa sadece bir sesin, bir varlığın “buradayım” demesine mi ihtiyaç duyar?
ÖNSÖZ⚙️🧬
Gelecek… Her çağın en büyük sorusu olmuştur. İnsanlık, bilinmeyenin karanlığında hep bir korku duyardı. Ne olacağını bilememek, binlerce yıl boyunca efsaneleri doğurdu, söylentileri besledi, felaket senaryolarını gerçeğin önüne koydu. Kimileri teknolojinin kıyameti getireceğine inandı, kimileri onun insanlığı dönüştürerek yok edeceğini söyledi. Ama ben, yalnızca tek bir gerçeğe inandım: Teknoloji, insanlığa hizmet etmek için vardı. Yıkmak için değil, inşa etmek içindi. Eller kiminse, yön de onundu.
Düzenler böyle kurulurdu. Ama hırsına yenilenler, yıkımı başarı sananlar, sonunda hep kaybeden taraf olurdu. Onlar zafer diye bağırırken, aslında kendi yok oluşlarının temelini atıyorlardı. Anlamadıkları basit bir gerçek vardı: Bu dünya sadece seçilmiş birkaç kişiye değil, hepimize aitti. Ve unuttukları bu gerçeğin bedelini birilerinin ödemesi gerekiyordu.
Teknoloji savaş alanında yıldırım gibi büyüyordu, bunu inkâr edemezdim. Güç, artık neyi koruyabildiğinle değil, ne kadar yok edebildiğinle ölçülüyordu. Ama ben, bu denklemin diğer yüzünü bilenlerdenim. Ben, Hiperion’da büyüdüm. Veridian’ın kalbinde yükselen bu kent, yalnızca bir teknoloji üssü olarak değil, bilimin etikle harmanlandığı örnek bir yerdi. Her sistem, insanlığın yarınını garanti altına almak için tasarlanırdı. Doğayı koruyan projeler geliştiriliyor, adalet yapay zekâ destekli hukukla sağlanıyordu. Kurallar netti, doğrular kesindi. İtiraza yer bile yoktu..
Evet, bir zamanlar bu düzenin içinde adalet vardı. Elbette, bazıları bu sert kurallardan rahatsızdı. Ama toplum dengede kalıyordu. Fakat artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Yeni hükümetin soğuk gölgesi, Hiperion’un üzerine çökmüştü. Artık sistem halkın değil, yalnızca elitlerin, servet sahiplerinin çıkarını gözetiyor ve geri kalan herkesi sisteme mahkum ediyordu.
Ama benim hikâyem yalnızca bu çöküşten ibaret değildi. Ben, düzenin dişlileri arasında kaybolmuş bir piyon olmadım. Ben, Lori Anderson’ın kızıyım. Annem ve babam, kendi laboratuvarlarına sahip iki bilim insanıydı. Hayatlarını insanlığa adamışlardı. Teknolojiye bir vicdan kazandırmak, bilimi umutla yoğurmak için savaşıyorlardı. Annem… benim her şeyimdi. Yolumu onun ışığında buldum, hayallerimi onun izinden inşa ettim. Bir gün onun kadar büyük bir bilim insanı olacağımı düşünmek bile yüreğimi titretiyordu.
Ama şimdi… O yüreğimde koca bir boşluk açılmıştı. Onu bir kez daha görebilmek için her şeyimi vermeye razıydım. Her şeyimi…
TechSector-8. O yer… hayatımda kara bir delik açtı. Annemin kaybolduğu, bizi paramparça eden, etik ve refah maskesi ardına saklanmış o korkunç yapı.
TS-8
Bir zamanlar hayranlıkla izlediğim bu bilim mabedi, şimdi gözümde yalnızca bir düşmandan ibaret. Düzeni bozan, halkı ezen, insanlığa değil yalnızca paraya hizmet eden bir sistemin en büyük dişlisi.
Ben onlara karşı susmadım.
Bu şehri, bu halkı ve en önemlisi annemi bu pislikten kurtarmak için bir devrim başlattım. Geri dönülmez bir yola girdim artık. Hiperion’un çürümüşlüğünü söküp atana kadar durmayacağım. Çünkü onlar her şeyimi benden almıştı.
Şimdi sıra bende.