Kitaplar Özellikler İletişim İndir
ŞEHVETİN KEFARETİ (Zalim Ağa)
Dram

ŞEHVETİN KEFARETİ (Zalim Ağa)

171Beğeni
3,807Okunma
12 Bölüm
14,857Kelime
1 saat 14 dkSüre
16.08.2025Tarih
Düğün günü, mutluluğunun zirvesinde olan, urfa'nın Zalim ağasının dünyası paramparça oldu.

Sevdiği kadının ihaneti, kalbine saplanan bir hançer gibiydi. Bir zamanlar aşk dolu olan gözleri, şimdi öfke ve intikam ateşi ile yanıyordu.

Kan döküldü. Yeminler bozuldu. Bir aşiretin ve masum bir kızın kaderi değişti.

Şimdi bu hikayede KAZANAN KİM OLACAK?

1.KANLI DÜĞÜN

Instagram: Mavikitaphanem


Gernas;
Davullar öyle bir vuruyor ki yer sarsılıyor sanırsın. Zurnanın sesi yüreğimin tam ortasında yankılanıyor. Bugün benim günüm, Gernas Sorani’nin düğün günü! Konağın avlusunda halay halkası dönüp duruyor,ucu bucağı görünmüyor. Kadınlar zılgıt çekiyor, çocuklar koşuşturuyor, yaşlılar ellerinde tespih, “Helal olsun Gernas Ağa’ya!” diye mırıldanıyor.

Avluya adım attığımda etrafıma baktım. İnsanlar yüzlerce, belki de binlerce kişi. Konağın dışına taşmış, meydanlara yayılmış. Büyük bir kazanın içinde etli bulgurlar kaynıyor, diğer tarafta kuzular çevriliyor. Bıçaklar şakır şakır çalışıyor, kadınlar saç(hediye) saçıp "Zılgıt çekin, Gernas Ağa geliyor!" diye bağırıyor.

Sofralar kurulmuş… Her masada bir ziyafet. Bütün Urfa’nın ağaları, beyleri, halkı toplanmış. Herkes burada. Bana selam veriyorlar, saygı duruşuyla başlarını eğiyorlar. Çünkü biliyorlar, Sorani adı saygıyı hak eder. Herkes bilir ki bu düğün sadece bir evlilik değil. Bu, bir hanedanın büyüklüğünün ilanı.

Ama benim gözüm kalabalıkta değil. Ben sadece Leyla’ya bakıyorum. Masasında oturmuş. Başında al yazması. Kınalı elleriyle dizlerine dokunuyor, yüzü bende. Heyecandan içim kıpır kıpır. Onu böyle gördükçe içimde bir sıcaklık dolaşıyor. O benim dünyam,Gelinim… Kadınım… Hayatım. Boynundaki altınlar ışıl ışıl,O kadar güzel ki nefesim kesiliyor. Ama o gözler… Gözlerinde bir hüzün var. Anlamıyorum. Bugün ikimizin en mutlu günü.Bugün onun gülüşü benim tüm dünyamı anlamlı kılar. Urfa ayağa kalkmış bu düğün için. Ama Leyla’mın yüzünde o gölge neden var?

Ortaya adım atıp “Davulcu!” diye bağırdım, sesim bütün avluyu kapladı. “Vur davula! Halayın başı benim!” Zurnacı zurnasına nefesini üflediğinde herkes bir anda canlandı. Avlu şenleniyor, insanlar bağırışıyor. Kalabalığın arasından Leyla’ya elimi uzattım.
“Gel Leyla’m,” dedim, “Bugün bizim günümüz. Bu halayın başında ben varım, sen varsın. Bütün Urfa görsün, Ağasını ve hanımağasını bu mutluluk bizim!”

Leyla kalktı. Elimi tuttu ama… İşte yine o bakış. Hüzün dolu gözlerini benden kaçırdı. İçimde bir şeyler çatırdadı. Ama durmam.Duramam.Bugün eğlenmezsem, halk eğlenmez. Bugün gülmezsem, aşiretim beni unutmaz. Leyla’nın elini sıkıca tutup halayın başına geçtim.
Mendili havaya kaldırıp. “Başlasın!” diye haykırdım. Davul öyle bir çalıyor ki adımlarımı hissetmiyordum. Leyla yanımda, kalabalık arkamda. Herkes halayın içine karışıyor. Döndükçe dönüyoruz, halkayı büyütüyoruz. Zurnanın sesi, kalabalığın bağırışları her şeyi bastırıyor. Ama Leyla’nın buz gibi elleri… İçimde büyüyen o huzursuzluk bir türlü geçmiyor.

Kalabalık durmuyor. Altınlar takılıyor, bağırışlar yükseliyor. Kadınlar Leyla’nın boynuna bir altın daha iliştiriyor, beline bir altın kemer daha takıyor. İnsanlar sıraya girmiş, “Allah mesut etsin, Gernas Ağa!” diyor. Herkese başımı sallıyorum ama aklım Leyla’da. Gözlerinin içine bakıyorum her fırsatta. Huzur arıyorum, bulamıyorum.

Sonunda sabrım tükendi.Leyla’ya eğilip fısıldadım:“Leyla, gözlerindeki bu karanlık ne? Neden gülmüyorsun? Bugün bizim günümüz, Leyla’m. Söyle, neyin var?”
Leyla cevap vermedi. Sadece gözlerini kaçırdı. İçim daralıyor, yüreğimde bir sıkıntı.

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play