Karanlığın sesini duyarsın bazen...
Gecenin sessizliğinde değil, insanın içinde çınlayan o derin boşlukta. Hiçbir şey söylemeden bile içini delen, seni susturan, sana unutturulan bir ses. Ve işte o an anlarsın... ne kadar yalnızsın. Ne kadar unutulmuş, ne kadar terk edilmiş.
Yalnızlıkla harmanlanır kalbin. Yavaş yavaş alışır sessizliğe. Her gün biraz daha derine çekilir. Konuşmamaya, susmaya, görünmemeye başlarsın. Çünkü öğrendin... Ses çıkardığında, acı başlar. Çünkü ne zaman içini dökmek istesen, en güvendiğin, en sevdiğin kişi susturur seni. Acının en büyüğü orada başlar; sesin varken susturulmaktır, duyguların varken inkâr edilmek, varlığın görmezden gelinmektir.
Benim kaderim sessizlikten ibaretti. Kendini anlatmak için çırpınan, sesini duyurmak için var gücüyle direnen ama her kelimesi boğazına düğümlenen bir kuş gibiydim. Ne zaman konuşmak istesem, sanki sesim ölümle eş tutuldu. Ne zaman kanatlarımı açsam, daha yükseğe değil, daha derine çakıldım.
Ruhum defalarca yaralandı. En yakın bildiklerim, en çok güvendiğim insanlar birer birer uzaklaştı. Yalnızca bedenimle değil, varlığımla da terk edildim. Kimse dönüp bakmadı geride kalana, kimse gerçekten "yanındayım" demedi. Karanlığımda kaldım, sessizliğimde kayboldum. Bir başıma... yalnızlığa mahkûm.
Kalbim bir gün sustu. Atmadı. Nefesim boğazımda düğümlendi. Arkamı döndüm, gittim. Ama kimse arkamdan seslenmedi. Kimse "kal" demedi. Sadece içimde yankılanan o cümle vardı:
"Kal diyemez misin?"
Ve ardından gelen o soğuk gerçek:
"Kalman için bir sebep bulamıyorum..."
İşte o an, bir ömrün sessizce yok oluşunu kabullendim. Gidişim, kimsenin dikkatini çekmedi. Gözden değil, gönülden silinmiş birinin gidişiydi bu. Ardımda bir iz bırakmadım, çünkü kimse zaten varlığıma tanıklık etmemişti. Sadece kendi karanlığım sarıp sarmaladı beni. Belki de ölüm... Çünkü bu hayatta kimsenin beni sevmediği kadar, sessizlik ve ölüm sevdiler beni. Yaralarımla ilgilendiler, çırpınışımı dinlediler. Onlar susturmadı beni. Onlar yanımda kaldı.
Bir gün yollarımın hepsi çıkmaz sokak olacak. Ne o kalacak, ne siz. Belki herkes kendi yoluna gidecek, belki hayat bizden hiçbir iz bırakmadan ayıracak bizi. Bilemeyiz. Çünkü hayat, en çok bilinmezlikleriyle can acıtır.
Ama bildiğim bir şey var: ben sessizliğimin içinde kaybolmaya devam ediyorum. Her gün biraz daha siliniyor adım, biraz daha unutuluyorum. Kalabalıklar içinde bile görünmez olmayı öğrendim. Sustum... çünkü konuşmak fayda etmedi. Sesim duyulmadı.
Belki bir gün biri sesimi duyar... belki içimde hâlâ söylenmemiş bir kelimeye ulaşabilir.
Ya da ben sonsuza kadar sessizliğin içinde yok olurum.