Gül koşarak abisinin ve arkadaşlarının oturduğu kamelyaya geldi. Kardeşinin aceleyle onlara doğru geldiğini gören Güner hızla ayaklandı. Kardeşinin düşeceğini anlamıştı ama o yetişemeden Gül yere oturuverdi.
"Abicim, iyi misin?"
"İyiyim iyiyim."
"Sakar olduğun halde neden koşuyorsun? Ne zaman koşsan başına bir iş geliyor, koşma."
"Ama ben size bir şey söylemeye geliyordum."
"Ne söyleyecekmişsin bücür?"
"Ya Batı! Ben bücür değilim!"
"Öylesin."
"Değiliiim!"
"Öylesiiin."
"Ya abiiii!"
"Tamam tamam, anlat hadi." Güner kardeşini yerden kaldırırken konuşuyordu.
"Bizim karşıdaki eve birileri taşınıyor."
"Aa, öyle mi? Yeni komşu geldi desenize." Zümrüt’ün konuşmasıyla Barış lafa karıştı.
"Evi satın aldıklarını ve taşınacaklarını duymuştum ben."
"Ben bir kız görmüştüm bakkalda, tanımayınca aşağı mahalleden sanmıştım. Acaba taşınan aileden mi?"
"Evet, bir kızları bir de oğulları varmış."
"Oyun arkadaşımız çoğalıyor. Kocaman bir ekip olacağız biz!" Gül'ün hevesli konuşması oradakileri güldürdü. Onun neşesinin yanı sıra dediği gibi kalabalık olmaları da mutlu ediyordu oradaki çocukları.
Onlar bir kısmı ortaokulda bir kısmı da ilkokulda olsa bile kendilerini aile olarak görüyorlardı. Ailelerinden dostluğu, kardeşliği görmüş ve küçük yaşlarında benimsemişlerdi.
Onlar kocaman bir aileydi, Şirince Mahallesi ailesi