ARKADAŞLAR MERHABA! POLİSİYE/AŞK KONULU KURGUMU SİZLERLE PAYLAŞABİLDİĞİM İÇİN ÇOK HEYECANLIYIM :) "SOĞUK DÜŞ PEŞİNDE" EVRENİ; HENDEK OPERASYONLARININ OLDUĞU ZAMAN Kİ GİBİ KAOS-KAOTİK BİR ORTAMDA GEÇİYOR. YANİ KARAKTERLERİMİZ GERÇEK BİR SAVAŞIN ORTASINDALAR.
LÜTFEN BÖLÜMLERİ OKUDUKTAN SONRA OY KULLANMAYI VE FİKİRLERİNİZİ BENİMLE PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN! MERAKLA GERİ DÖNÜŞLERİNİZİ BEKLİYORUM :)
Bazı erkekler, mantıklı şeyler aramazlar. Mesela para, satın alınamazlar, zorbalığa uğratılamazlar, gerekçelendirilemezler veya müzakere edilemezler. 'Bazı erkekler', sadece dünyanın yanışını izlemek isterler...
Kar, beyaz bir kefen gibi dağın eteklerini kaplamışken fırtına inatla uluyor, göğün karanlığında savrulan kar taneleri keskin bıçak misali etrafı hırpalıyordu. Göz alabildiğine uzanan beyazlıkta, kusursuz gibi görünen zemini bozan tek şey küçük ayak izleriydi. Hızlı, kaçak ve iz bırakmaya mahkum adımların izleri.
Keskin bakışlı Kartal beyazlara bürünmüş ormanın üstünü kaplayan gökyüzünde daireler çizerek süzülüyordu. Tüyleri gece gibi siyah, gözleri ise ölüm kadar soğuktu. Her kanat çırpışında rüzgar daha öfkeli esiyor, sessizliğin içinde tek hâkim oymuş gibi hüküm sürüyordu. Bakışları aşağıdaki kar beyazında sinsice ilerleyen ürkek bir gölgeye kenetlendi. Bir takipçinin soğukkanlı kararlılığıyla ağaçların altını izliyordu.
Ormanın karanlığında zarif bir Tavşan, titrek adımlarla karı yararak ilerliyordu. İnce ve naif bedeni soğuğa direnirken gözlerinde yanılgıdan uzak bir inat vardı. Yumuşak beyaz tüyleri, fırtınanın vahşetine meydan okuyor, kar taneleri beyaz tüylerine düştükçe destansı desenler bırakıyordu. Her sıçrayışında hayatta kalmaya yeminli bir mücadele gizliydi.
Tabiatın tehlikeleri ve kötülüğü bitmek bilmiyordu. Gölge gibi sinsice hareket eden, patileri karda sessizce iz bırakan bir hain yeminin peşinden koşuyordu. Çakalın, gözlerinde kurnazlık ve açgözlülük yan yana iki kardeş gibi dizilmişti. Hırlamaya yakın nefesi soğuk havada buhar olup dağılıyor, izini kaybettirme hevesiyle şekil değiştiriyordu. Koku almıştı; beyaz tüylü bir avın peşine düşmüştü. Kısa kahverengi tüyleri bedeninin üstünde titrerken siyah ıslak burnunu kokuyu daha iyi alabilmek ve izini sürebilmek için havaya kaldırdı.
Sessizce avını kovalayacak olan hain farkında değildi ama gökyüzünde süzülen kartalın keskin gözleri onun üzerindeydi. Tavşanı koruyan gökyüzü hakimi, çakalın izini sürüyordu. Her kanat çırpışı, yaklaşan bir hüküm gibiydi.
Rüzgar daha sert esti. Kar savruldu. Tavşan kararlı sıçrayışlarını sürdürdü; çakal av hevesiyle hızlandı. Ve gökyüzünde kanatlarını açan kartal, fırtınaya meydan okuyarak adaletin pençesini hain için hazırladı.
Yükseklerden bakarken, tek bir varlık soğuk karların içinde en karanlık anlarında dahi şüphesiz ki umut ışığı gibi görünürdü. Bu evren de tavşan, bir kartal için asla bir av olmamış aksine onu korumayı kendine görev bilmişti. Çünkü güçlünün ve güçsüzün timsali olan bu iki varlığın arasında ki sessiz bağ, dağların zirvesinden gelen bir yemin gibiydi.
Soğuk ama bir o kadar da karanlık bir yemin...
***
Yağmur, karanlığı o gün yırtarcasına