Kitaplar Özellikler İletişim İndir
UÇUŞ0013
Macera/Aksiyon

UÇUŞ0013

12Beğeni
85Okunma
5 Bölüm
9,402Kelime
47 dkSüre
15.08.2025Tarih


Genetik uzmanı Doktor Nare Yılmaz, monoton bir gün yaşadığını düşünürken, eline teslim edilen gizemli bir dosyayla kendini uluslararası bir komplonun tam ortasında bulur.
İstanbul'dan Stockholm'e yapılan UT0013 seferi, onun için yalnızca bir görev değil; geçmişin, kayıpların ve geleceğin yeniden yazıldığı bir yolculuk olacaktır.

Her gece gerçekleştirilen 05:30 uçuşunun kaçırılma girişimi, Nare'yi hem fiziksel hem ruhsal sınırlarının ötesine sürükler.
Yanında, ismini dahi yeni öğrendiği adam vardır: Kaptan Pilot Doruk Atasöz.
Gökyüzünde, ölüm ve yaşam arasındaki çizgi bu kadar incelmişken, Nare ve Doruk sadece hayatlarını değil, insanlık için saklanan en büyük sırrı da korumak zorundadır.

Arafta Kalanlar


İnsanoğlu ihtimaller denizinde sürüklenir gider.

Kimileri hırçın dalgalarla savaşır, kimileri karanlık suların altında sessizce kaybolur. Kimileri ise kıyıda bekler. Hiçbir fırtınaya karışmadan, sadece seyrederek. Onlar arafta kalanlardır.

Ben hep kenarda bekleyenlerden arafta kalanlardan oldum. Denize girmekten korkan ama onu seyretmekten de kendini de alıkoyamayanlardan. Sıradanlardan ve o sıradanlığın getirdiği huzura kendini hapsedenlerden.

Hayatta her başlangıç zordur.

Bir kitabın ilk kelimesini satırlara dökmek zordur mesela.

Hiç bilmediğiniz bir sokağa adım atmak zordur. Zira sonunu bilemezsiniz. Bilmediğiniz şeylerden de korkarsınız. En azından ben öyleydim.

Bilmediğim sokaklardan, tanımadığım insanlardan, ilk defa okuyacağım kitaplardan hazzetmezdim.

Düzen bağımlısı mıydım? Hayır. Değişikliklerden hoşlanmazdım sadece.

Benden bir şey mi isteyeceksiniz aniden? Asla olmamalı.

Çarşamba'nın gelişini Pazartesi'den bilmeliyim.

Kendimi hazırlarım. Ani telefonları açamam.

Dedim ya, ben bilinmezlikten korkarım.

Her sabah güneşin odamı teğet geçen ışıkları ile kendiliğimden uyanırım. Akrep ve yelkovanın nahoş sesi selamlar beni. Kahvemi hep aynı bardağa koyarım. Hani şu seramik pembe fiyonklu olan, kulpu çatlak gövdesinde yer yer çizikler var ama ağız kısmı düzgün, onu kullanıyorum çünkü içimi rahatlatıyor. Annemin bana bıraktığı kalp gibi bardağım da çatlaklarla dolu, ondan geriye kalan her şeyin böyle kırıklarla dolu olması da kaderin bir cilvesi olsa gerek.

☁️

Gözlerimi siyah perdemin arasından kaçan pervasız güneş ışıkları ile araladım. Birkaç saniye boyunca uyku ile uyanıklık arasında yeşil gözlerimi odamın içerisinde gezdirdim. Duvarımda asılı olan ahşap saate bakınca küçük bir tebessüm kaçtı dudaklarımdan.

05:30 Uçuşa 24 Saat Kala

Yine her zamanki gibi aynı saatte uyanmıştım.

Yatağımın içinde kollarımı açarak bir tur daha döndüm. Bugün yataktan hiç çıkasım yoktu. Bunda günlerden pazartesi olmasının da tabii ki bolca etkisi vardı. Pazartesi sendromu olmadan haftayı tabii ki de açamazdım.

Usulca yumuşak yatağımdan doğruldum. Gece çok dağınık yattığım için dalgalı saçlarım birbirine girmişti. Saçlarımı ellerimle biraz düzeltmeye çalışarak odamın penceresine doğru ilerledim.

Ocak ayının son günlerini yaşıyorduk, dün gece usulca yağan kar anlaşılan sabaha kadar devam etmişti. İstanbul'a beyaz bir ayrı yakışıyordu. Bütün kötülükleri örttüğünü hissediyordum.

Ayaklarımı yerde sürerek, -ki sürüklenen daha çok beynimmiş gibi hissediyordum- banyoya doğru ilerledim. Hemen suyu ısınması için açıp aynadaki yansımama baktım. Yeşil gözlerimin altı yorgunluktan olsa gerek çökmüştü. Tenim uykusuzluğun da vermiş olduğu etki ile daha da açılmıştı soluk ölü bir beyaz mermeri andırıyordu. Omuzlarımda biten kahverengi dalgalar son aylarda fazla uzamıştı.

Sıcak suyun bedenimi gevşetmesine izin verdim. Banyoya girmek hep çok zor, çıkmak ise daha da zordu ama acele etmem gerekiyordu. Evet henüz kliniğe gitmek için erkendi ama burası İstanbul'du. Her an her şey olabilirdi ve ben ani şeyleri sevmezdim.

Hızlıca duştan çıkıp dün akşamdan hazırladığım kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Mini ekoseli eteğimin beline

📖 Uygulamada Oku
App Store Google Play