Gittiğiniz her yol aslında yanlış bir güzergaha çıkıyordur.
Yanlış Yol
YANLIŞ YOL
"Bir daha dünyaya gelsen, benimle evlenir miydin?"
Bu soru, bilmem kaçıncı kez dudaklarından dökülüyordu. Oysa ben, bunca yıllık evliliğimizde bu sorunun üzerine hiç düşünmemiştim. Otuz yıldır aynı yastığa baş koymuşuz, iki oğlan, iki kız büyütmüş, beş torun sevmişiz. En küçük çocuğumuz da yuvadan uçup gidince, kalmıştık hanımla baş başa. Eskiden çocuklardan alırdı hıncını, onlara söylenirdi. Şimdiyse bütün bunlar benim başıma kalmıştı.
Yaşım elli yedi, hanım benden iki yaş küçük. Otuz yıldır evliyiz. Nasıl geçti diye soracak olursanız; "İyi derim, acısıyla, tatlısıyla." Arada böyle sorular sorardı işte. Sanırım bütün kadınlar sorar böyle soruları. Sevildiğini duymak, istendiğini bilmek hoşlarına gider her yaşta. Bunu kendilerine edilmiş bir övgü kabul ederler. Oysa bilmezler ki övgünün getirdiği yükü. Övgü, övülenin üzerinde mutlak bir etki yaratır.¹
Her sorduğunda "Tabii ki seni seviyorum," ya da "Tabii ki yine seninle evlenirdim," der, gönlünü hoş ederdim. Onun gönlü hoş oldu mu, benim de huzurum bol olurdu. Ama bu sefer düşündüm. Gerçekten, tekrar dünyaya gelsem –olmaz ya, kıyametten sonra herkese ikinci bir şans verilse– yine bu kadınla mı evlenirdim? Bunu gerçekten istiyor muydum?
Hevesli hevesli, her zamanki cümlelerin ağzımdan dökülmesini bekliyordu. Bekliyordu ki, onları toplayıp cebine koyduktan sonra çay demlemeye gidecek, yanına tatlı bir şeyler koyacak ve oturup sohbet edip çay içecektik. Lakin bu sefer dökülmüyordu o cümleler ağzımdan. Zorluyordum kendimi, yıllardır tekrar ettiğim şeyleri yinelemeye, ama bir türlü olmuyordu.
İçimdeki bir ses, "İyi düşün. Sence bu kadın o kadın mı?"
"O değilse, otuz yıldır neden onunla evli olmama izin verdin?" diye karşı çıkıyordum.
"Ben sana izin vermedim," diye fısıldıyordu o ses. "Sen beni hiçe saydın. Sadece beni de değil, kendini bile hiçe saydın ve annenin istediği bu kadınla evlendin."
"İyi de," diyordum, "Nesi var ki kadının?"
"Allah yukarıda," diyordu zihnim. "Hiçbir kusuru yok. Böylesini sen kendin zor bulurdun. Evinin hanımı, çocuklarının anası bir kadın. Herkesçe sevilir, sayılır. Lakin sen, evli olduğun bu süre boyunca bile böyle bir kadına aşık olamazsın."
"Neden?" diye soruyordum.
Zaman akıp gidiyordu, karım hâlâ benden bir cevap bekliyordu. Yavaş yavaş asılıyordu suratı.
"Sen sarışın sevmezsin," diyordu içimdeki ses, "Kısa boylu sevmezsin, evine bu kadar düşkün birini sevmezsin."
"Doğru," dedim kendi kendime. "Gerçekten de doğru. Ben hiçbir zaman otuz yıldır evli olduğum bu kadın gibi biriyle evli olmayı hayal etmedim. Fakat nasıl bulayım istediğim gibi birini? Hem zamanla severim dedim. Sevdim de aslında ben bu kadını."
"Yalan söylüyorsun," diye karşı çıktı zihnim.