Ailesinin zoruyla nenesinin köyüne götürülen Ahsen, koca bir yazı burada geçirecek olmasını kabullenmemektedir. Arkadaşları ile kumsalda tatil planları yaparken Yoncalık Köyü'nde onu bekleyen yepyeni bir hikayenin başrolü olacağından habersizdir elbette...
1.BÖLÜM: ŞEHIRDEN KAÇIŞ
1. Bölüm: Şehirden Kaçış
"Gerçekten bunu yapıyor muyuz şu an?" dedim bıkkınlıkla. "Gitmesek olmaz mı?"
"Kızım aynı konuyu yüz kere daha mı konuşacağız? Evet, gidiyoruz. Koy şu valizini artık yerine."
"Of, ya! Ne işim var benim dağda tepede?" Zar zor taşıdığım valizimi arabanın yanına getirdim. Babam da benden bıkmış bi surat ifadesi ile elimden çekip aldı. "Bi kere de inat etme Ahsen bi kere de! Annene bu kadar çekmek zorunda mıydın?"
"Bu dediğini annem duysa pek sevinmezdi babacığım ama sen bilirsin." dedim ona imalı bir ifade ile bakarken. O sırada elinde poşetlerle annem kapıda belirdi. " Fırat, bir şey mi dedin hayatım?"
"Anne, babam sana çok ina-"
"Yok." diye sözümü kesti panikle. "Hayır aşkım. Yani annen nerede kaldı bir gidip bakayım diyordum Ahsen'e. Dur elindekileri ver bana." diye anneme koşturdu. Ah babacığım, ben senin ciğerini bilirim ciğerini. Ardından annem bana seslendi.
"Ahsen, sen de kardeşini getir oyuncaklarını hazırlıyordu hala."
"Dağda ineklerle oynarsın kardeşim ne oyuncağı aaa! Doğal yaşam gibisi var mı sonuçta?" dedim suratlarına doğru. "Yazın millet adalara, yazlıklara gider, biz ta bilmem neredeki nenemizin köyüne gidelim. Bu nasıl bir bahtsızlıktır?" diye söylendim bahçede yürürken. Bu yaz kumsalda güneşlenme hayallerimi yaylaya çıkmakla gerçekleştirecek olmamı kabullenmek oldukça zor ve yaralayıcıydı...
"Söylenme Ahsen, hadi."
içeri girdiğimde Aybek elinde legolarını, oyuncak ayısını ve küçük arabalarını tutuyordu. Suratıma masumca bakarak "Ahşen tayşanımı unuttum içeyide." dedi. Abla dediği günleri görebilmiş değildik henüz. Kıvırcık saçlarını sevdim. "Tamam ben getiriyorum, bekle burada. Abla demediğin için ceza olarak beni on kez öpmek zorundasın ayrıca küçük velet." diyerek burnunu sıktım. Seviyordum keratayı.
Oyuncakları da toplayınca arabaya ilerledik. Annem o sırada milyonuncu kez prizleri, ocağı, pencereleri ve kapıları kontrol ediyordu. Aybek'i arkadaki koltuğuna yerleştirdim ve ben de içimden tüm öfkemi kusarak yanına yerleştim. Babam da direksiyona geçtiğinde yine her zamanki gibi tek eksiğimiz annemdi. Arabanın camını açıp bahçedeki anneme seslendim.
"Anneciğim sana zahmet birazcık hızlı hareket eder misin ? Yani biliyorsun benlik hiç sıkıntı yok ama maazallah ahırdaki ineklere geç kalırız falan. Böyle möö möö diye ağlamasınlar, yazıktır."
Aybek benim inek taklidimden sonra gülmeye başlamıştı. Babamla dikiz aynasından göz göze geldiğimizde onun da sırıttığını gördüm. Sonra bana doğru dönüp " Köyden dönmek istemeyeceksin kızım. " dedi. Bu lafına he he diyip geçtim ve bu uzunca yolu çekilebilir hale getirmek için kulaklığımı çantamdan çıkardım.
Köy ve ben? imkansız.
8 saat sonra
"Allah için birisi şu arabayı durdursun artık. Altına işeyeceğim, lütfen ya!"
"Ahsen an önce benzinlikte tuvaletim yok, girmeyeceğim demedin mi sen kızım? Neden çocuk gibi sorun çıkarıyorsun?" dedi annem bıkmış gibi.
"Anne o zaman gelmemişti ne yapayım? Sanki keyfimden